Manşet Haber Girişi : 19 Mart 2020 11:12

BREK BREK

BREK BREK

Avukat olmak için hukuk okumanız gerekir. Keza savcı ve hakim olmak için de. Doktor olmak için Tıp okumanız gerekir. Öğretmen olmak için eğitim fakültesi bitirmeniz gerekir. Örnekleri çoğaltabiliriz. Yalnız iki meslek var ki okuma yazmayı bilmeniz yeterli oluyor. Müteahhitlik ve Gazetecilik. İlginç değil mi?

Bir gazetede köşe yazısı yazmak insanı gazeteci yapar mı? Bir hukukçu, bir mühendis, siyasetçi veya akademisyen köşe yazıları yazsa, televizyonda program yapsa ona gazeteci denebilir mi?

Bu kişilere yorumcu diyebilirsiniz ama gazeteci diyemezsiniz. Gazeteci muhabir yani haber verendir, haber sunandır.

Diğerlerinin söylediklerini ve yazdıkları ifade özgürlüğü kapsamına girer. Elbette onların da ifade özgürlüğü savunulmalıdır.

Gazeteci hem ifade özgürlüğünü hem basın özgürlüğünü birlikte savunur.

Gazeteciler basın özgürlüğü ilkesinden asla taviz vermez. Bunun ifade özgürlüğünün sigortası olduğunu unutmaz. Unutursa ona gazeteci denilemez.

Bir gazeteciye gazeteci demek için öncelikle tüm insanların ifade özgürlüğünü ve özelde de basın özgürlüğünü savunmak zorundadır.

Gazeteci bir başka gazetecinin söyledikleri ve yazdıkları arasında suç unsuru aramaz.

Ararsa ona gazeteci denmez. Gazeteci ırkçılık, nefret söylemi, ayrımcılık, savaş ve şiddete çağrı içeren görüşleri yazamaz, savunamaz. Bunların karşısında olmayana da gazeteci denmez.

Gazeteci devletin yanında veya karşısında olamaz.

Gazeteciler her zaman “önce kamu çıkarı, sonra kurumun çıkarı, en son da kendi çıkarı” yaklaşımı içerisinde olmalıdır. Haber yazılırken sorulacak ilk soru “kamu yararı var mı?” sorusudur. Bu sorunun yanıtı haber değerini belirler.

Bir gazeteci haber ya da yazı yazarken kamunun çıkarı dışında kişisel çıkarını ya da özel bir grubun, kişinin, kuruluşun çıkarını gözetmek durumunda kalırsa “çıkar çatışması” doğar. O nedenle gazetecinin kamu çıkarından başka hiçbir çıkarı gözetecek konumda olmaması gerekir.

Gazetecinin başka işinin olması ya da başka şirket, kulüp, organizasyon, grup ile çıkar ilişkisi içinde bulunması sakıncalıdır. Gazeteci kamunun çıkarı ile çıkar ilişkisi içinde bulunduğu yerin çıkarını gözetme ikilemi içine düşebilir. Gazeteci ikileme düşmese bile “editoryal kararının etkilendiğine dair en küçük bir kuşku doğması” bile çıkar çatışması olarak değerlendirilir. Maalesef Türkiye medyasında çıkar çatışmasının önlenmesine gerekli özen gösterilmiyor. Çıkar çatışması yaratan ya da yaratacak olan birçok ikili pozisyon olağan kabul ediliyor.

Bu durumlar herkesin gözü önünde sürüp gidiyor. Gazeteciliğin itibar erozyonunun nedenlerinden biri de bu.

Daha iyi anlaşılması için diyelim ki bir gazeteci veya bir yazar panel, sunum, söyleşi gibi etkinliklere ücret karşılığı gidiyor. Gittiği söyleşileri haberleştirirse çıkar çatışmasından söz edilebilir. Zira maddi çıkar sağladığı için o kişi ya da şirketi öne çıkardığı anlaşılır. Spor kulübünde yöneticilik yapan, ticari kuruluşlarla tanıtım ilişkisi içine giren, başka kuruluşlara da haber veren spor yazarı, alanında ticari işlere giren sanat yazarı, giyim danışmanlığı yapan moda yazarı için de bu kural geçerlidir. Prensip olarak gazetecilerin bu tür işlere girişmemesi gerekir. Eğer böyle ikinci işleri varsa da o konularla ilgili hiçbir şey yazmamaları işin en doğrusudur. Kısacası, gazetecilik ikinci işlerin fiyakalı etiketi olmamalıdır.

Gazeteci insan haklarını ihlal eden bu tür suçlar dışında bir başka gazetecinin yazdıkları nedeniyle hukuki olarak suçlanmasına karşı çıkar.

Gazeteci polis değildir, bir başka gazetecinin yazdıkları ve söyledikleri kelimelerin arasında suç unsuru aramaz.

Gazeteci savcı değildir, bir başka gazeteciye söylediklerinden ve yazdıklarından dolayı suçlamada bulunmaz. Bulunursa ona gazeteci değil tetikçi denir.

Gazeteci hakim değildir, bir başka gazeteciyi söyledikleri ve yazdıkları nedeniyle mahkum edemez.

Gazeteci, siyasetçilerin, polislerin, savcıların, istihbaratçıların, cemaatlerin, iş dünyasının, futbol kulüplerinin, örgütlerin, lobilerin sözcülüğünü ve propagandasını yapmaz, yapamaz.

Gazeteci siyasetçinin hedef aldığı meslektaşına saldırmaktan özellikle sakınmalıdır.

Gazeteci, meslektaşını yok etmek için polis, savcı, siyasetçi adına “tetikçilik” yapamaz ve yapmamalıdır. Peki yaparsa ne mi olur?

Siyasetçi olur, hatta milletvekili olur. Zengin olur, ünlü olur. Medyada köşe yazarı, şef, müdür ve hatta yönetici olur. Tetikçi olur ama yine de GAZETECİ olmaz, olamaz.

Böyleleri dün olduğu gibi bugün de en sonunda duvara toslar, yarın da…

Bu yazımı son günlerde takıp takıştırıp ortalıkta gazeteciyim diyerek dolaşan sahiplerinden nemalanıp ortalıkta dolaşan, üstelik de bir hayli çoğalan kişilere belki bir yararım olur düşüncesiyle yazdım