Tarikatçıların “kahvaltı ayini” Erzurum’u şirazesinden çıkardı!

Erzurum, vaka sayısı ya da yoğun bakım hastası sayısı açısından ülkenin en iyi durumda olan illerinden biriydi. Gerçi hâlâ da öyle ama…

Bu güzel tabloyu geçtiğimiz günlerde bir tarikatın sabah kahvaltısı bozdu.

Erzurum’da halen hastanede Koronavirüs tedavisi gören hasta sayısı yüz civarında…

Aslında bu, 30-40 civarındaydı…

Hastanenin yoğun bakım ünitesi yüzde 30 kapasiteyle çalışıyor.

Misal; bu, İstanbul’da yüzde 80 civarında…

Erzurum iyi durumda yani…

Lakin arada bir zıpçıktılar olmasa…

Geçenlerde Habipbaba Türbesi’nin civarındaki esnaf (daha doğrusu kendilerini bir tarikatın mensubu gören kimseler) yasağa rağmen bir araya gelip, sözde hasret gidermek ve kardeşliği pekiştirmek adına geniş katılımlı bir kahvaltı ayini düzenlemişler!

Bilerek ve isteyerek bunlar için “ayin düzenlemişler” diyorum.

Çünkü bunların yaptıklarının Müslümanlıkta bir karşılığı yok…

Oturmuş yemiş içmişler, zıkkımlanmışlar, hatta hocalarının sünnetini yerine getirme adına, tabaklarında kalan son kırıntıları birbirlerinin ağızlarına tepmişler ki, böylelikle cennette hocaları onlara şefaatçi olsun!

Hakikaten acınacak halde zavallılar…

Allah’tan umutlarını kestikleri için sümüklü hocaları onları cehennemden kurtaracak!

İyi de o sümüklüleri kim kurtaracak?

Neyse…

Bu geri zekâlılar yüzünden Erzurum’da yeniden hasta sayısı arttı.

Hocaları onları daha cehennemden kurtaramamışken bu dünyada ölümle cebelleşmeye başladılar.

Üstelik ortalarda hocaları filan da yok, adam kendi bilmem nesini kurtarmanın derdinde…

Fakat geri zekâlı müritleri Koronavirüs’e yakalanmanın dışında bir de şehre bu illeti yaydılar.

Alçak pislikler…

Erzurum iyi durumdaydı, hem de ülkede neredeyse Sağlık Bakanlığı’nın takip listesinden çıkarılacak kadar iyiydi.

Fakat bu kahvaltı ayini düzenleyen Allah düşmanı adamlar yüzünden tablo yeniden değişti.

Erzurum’da Koronavirüs var, hem de tüm önlemleri yok sayan birkaç manyak yüzünden…

İnançlarına göre, son lokmalarını birbirlerinin ağızlarına vermekle, cennette bir köşk sahibi oluyorlarmış!

Adamlar öylesine manyak ki, ölümden sonra bile saltanat peşinde koşuyorlar!

Polis, Koronavirüs yasaklarına uymayanlara para cezası kesiyor.

İyi de…

Bu “kahvaltı ayini” düzenleyen tarikatçılara niye kimse hesap sormuyor?

Üstelik devlet, o manyakları bugün almış hastanelerde tedavi ediyor, iyileştirmeye çalışıyor.

“Bırakın gebersinler” diyeceğiz, lâkin vicdanımız el vermiyor, baksanıza devlet de sırtını dönememiş…

Hayır, ben asıl akıllarını kiraya vermiş bu adamlara şunu sormak istiyorum:

Hani toplanıp ayinler yapıyorsunuz ve şeyhinizin ya da hocanızın asrın Kutbu olduğuna inanıyorsunuz ya…

Hiç birinizin aklına gelmiyor mu acaba, o şeyh veya hocanızdan bu Koronavirüs’e karşı bir hamle yapmasını beklemek!

Hani onlardı ki peygamberden bir derece yukarda Allah’tan bir derece aşağıdaydı.

Hani onlar ki isteseler alemi yok edebilirlerdi.

Hani onlar ki, binlerce müridinden her birinin gece uykuda kaç defa sağa kaç defa sola dahi döndüğünden haberdar olandı.

Azizim artık şu hocalarınızdan rica edin alemi yok etmek yerine yalnızca şu Korona’yı halletsinler, olmaz mı!

Sevgili dostlar işte geldiğimiz nokta:

Allah adına Allah’ın kullarını kandıran ve din adına da olmadık yalanları uyduran şarlatanlar, sırf bir şeyler zıkkımlanmak için toplandılar ve şehirdeki Koronavirüs vaka sayısı artırdılar.

Bunların hayatları yalan ve hocalarının palavradan kerametleri üzerine bina edilmiş olmasına rağmen, hiçbir geri zekalı mürit çıkıp demedi ki “ey hoca bizi kurtar!”

Deseler de karşılık bulamazlardı, zira o anda hocaları kendi g.. kurtarmanın peşindeydi.

O da biliyordu ki alem-i İslam’a söylediği yalanların, bir virüs karşısında bile savunma gücü yok…

Sizi bilmem ama ben o kahvaltı ayini düzenleyen tarikatçı alçaklara hakkımı helâl etmiyorum.

Onlar ne zıkkımlandı, birbirlerinin lokmalarını nasıl şefaat namına yediler bilemem, ama benim şehrime bu illeti yaydıkları için öbür dünyada kendilerinden davacıyım.

Bunların en büyüğü ya da ticari olarak en holdingi hangisi bilmiyorum, lakin bildiğim şu, bunlar FETÖ karşısında süt dökmüş kedi misali kuyruklarının üzerine oturmuş korkak, kimliksiz ve kişiliksiz kimselerdi. Hatta bunların en ünlüleri kendini “Kainat İmamı” olarak ilan eden kitapsıza övgüler bile düzmüştü.

Şimdi de oturup en asgari insani görevlerini yapmak yerine yine pislik peşinde koşarak, “kahvaltılı ayin”leri düzenlediler.

Ve o adamlar bunu yalnızca bu ülkede yapabilirlerdi.

Çünkü Vatikan’a gitseler orada kendilerine bir kilise bulup ayin düzenlemeye kalksalar, papazlardan okkalı bir dayak yerlerdi…

Onlar, Erzurum’da tam da mübareğin (Habipbaba Türbesi’nin dibinde) çarpıldılar!

Onları çarpan ise, Çinli Koronaydı… Ne hocaları ne de şeyhleri imdatlarına yetişemedi!

Zahir mübarek de çaresiz kaldı!