CHP’nin ön seçimle belirlenecek cumhurbaşkanı aday adayı, TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, maratonun 9’uncu durağı Diyarbakır’dan seslendi. İktidar yetkililerinin halktan uzak olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “Milletten o kadar uzakta duruyorlar ki… Ne yoksulluğu hissediyorlar ne çaresizliği. Sebep oldukları haksızlıkların, adaletsizliklerin milletin canını nasıl derinden yaktığını görmüyorlar. İşçi, memur, asgari ücretli, emekli, esnaf çok zorda… Anne babalar her Allah’ın günü evlatlarını doyurabilmek için çare arıyor, kuyruğa giriyor, eşten dosttan medet umuyor” dedi. “Memleketin bereketini kaçıranların biz de uykularını kaçırdık” diyen İmamoğlu, şunları söyledi: “Beni kabusunda görüp uyananlar var yatağından. Ben onları önümüzdeki seçime kadar kabusun kabusuna boğacağım. Bu yürüyüş genel seçimde onları evlerine yollayacak.” “Biz ‘O gitsin, bu gelsin’ yaklaşımı içinde de değiliz. Bizim derdimiz kişilerle değil. Bizim derdimiz siyasi ikbal asla değil. Bugün kilometrelerce uzaktan buraya gelen herkesin… Evini, barkını, işini, gücünü, tarlasını bahçesini bırakıp buraya koşan hepinizin amacı aynı… Türkiye’yi bu kabustan kurtarmak istiyor muyuz? İşte amacımız, derdimiz bu. Çocuklarımız için… Annelerimiz için çalışıyoruz. Biz, bu eşitsiz, adaletsiz bozuk düzeni değiştirmek için yola çıktık. Biz, bu israf ve istibdat düzenine son vermek için yola çıktık. Bir daha bu ülkede hiçbir siyasi otorite milletin iradesinin üstüne kayyumlarla çökmesin diye yola çıktık. Milletin canı usandı, bezdi. Bu ülkede yargı gücünü, siyasetin silahı olmaktan kurtaralım diye yola çıktık. Bugün zalimlik yapan insanların, yöneticilerin, o bir avuç insanın yüce Türkiye yargısının o namuslu cesur hakimlerinin savcılarının bile başını öne eğen bir avuç insanın bile gelecekte evlatlarını, torunlarını koruyacak güçlü bir adalet sistemi kurmak için yola çıktık. Bundan hiç kuşkunuz olmasın… Bir kişiye göre tasarlanmış bu bozuk düzeni değiştireceğiz.”
“Kürtler ‘bizim sorunumuz var’ dediği müddetçe ortada bir ‘Kürt sorunu’ vardır. Bu sorun diyalogla, şeffaflıkla ve mutlaka, şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere tüm kesimlerin gönül rızasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde çözülmelidir. Hep bunları söylüyorum. Ancak biz bunları söylerken çoğu zaman taraflardan da en ağır eleştirilerin, en ağır saldırıların muhatabı oluyoruz. Toz zerresi kadar hak etmediğimiz halde, ‘terörist’ yaftası yiyoruz, ‘barış karşıtı’ yaftası yiyoruz. Ama biz, doğru bildiğimizi söylemekten bir adım geri durmadık, durmayacağız.” “Esenyurt belediye başkanımızın ve meclis üyelerinin tutuklandığı davanın iddianamesinde savcı şöyle yazmış, ‘Batıdaki Kürtler nasıl, kendi kimlikleriyle çoğunluk olmadıkları yerde, belediye meclislerinde temsil edilirler; söz sahibi olurlar.’ Ben doğdum doğalı, Cumhuriyet kuruldu kurulalı Batıdaki Kürtler Batı’daki Kürtler diyen birini duydunuz mu? Kürt'ün Batı’da olanı Doğu'da olan olur mu? Kürt Kürt'tür. Bu memleketin temel taşıdır, temel direğidir. Bu sözleri yazanların ortaya koyduğu zihniyet gelecekte adil bir Türkiye'de yargılanacak. Bu bakış açısına göre, Kürtler ancak güneydoğudaki belediye meclislerinde temsil edilebilirler. O da kayyum atanana kadar. Batıdaki belediye meclislerinde temsil edilirse bu terörist faaliyet olacak.” “Hiç kimse bir partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak, haksız yere hapiste tutulamasın. Haksızlığı, hukuksuzluğu biz aynı dille İstanbul'da da konuşuruz, Trabzon'da da, Malatya'da da, Diyarbakır'da da. Yakışmıyor. Bir partiye genel başkanlık yapmış bir insanı siyasi rehine olarak orada tutuyorsunuz. Aynı şeyi Ümit Özdağ için de yapıyorlar. Biz haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan kim varsa siyasi düşüncesi görüşü yok… Bu kardeşiniz var ya haksızlık hukuksuzluk bir AK Partili belediye başkanına yapılsın. Koşar, onun yanına gitmeyen namerttir. Ben zalimliğe karşıyım. Ben mazlumun yanındayım, haklının yanındayım. Onun için mücadele ediyorum.”