10484,77%-1,35
42,33% 0,19
49,30% 0,09
5516,99% -2,45
9210,19% -3,00
Doğal afetler sigorta sektöründeki risk yönetimini yeniden şekillendiriyor IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO’su Murat Çiftçi, “Artık yalnızca büyük çaplı doğal afetler değil, şehirlerdeki sel, ani fırtınalar ve orman yangınları gibi sık tekrarlayan orta-şiddetli olaylar da bilançoları zorluyor. Coğrafi limitler yeniden değerlendiriliyor. Ürün kapsamı ve risk paylaşımı yeniden tasarlanıyor. Mevcut kamu-özel çerçeveler gerekli ama yeterli değil. Daha yenilikçi, finansal piyasa bağlantılı ve dayanıklılığı ödüllendiren modeller geliştirilmeli” dedi. Dünya genelinde ülkeler, aşırı hava koşulları ve riske duyarsız planlamanın etkisiyle giderek daha şiddetli doğa olaylarıyla karşı karşıya kalıyor. BM 2025 yılı Afet Riskini Azaltma Küresel Değerlendirme Raporu’na (GAR) göre; dolaylı ve ekosistem etkileri de dahil edildiğinde dünya genelinde afet risklerinin neden olduğu gerçek maliyetin yaklaşık 2,3 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. İklim değişikliği kaynaklı doğal afetlerin artışı, sigorta sektöründe de risk algısının dönüşmesine neden oluyor. IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO’su Murat Çiftçi, “Küresel verilerle de desteklendiği gibi son yıllarda sigortalanmış kayıpların keskin şekilde arttığı görülüyor. İklim değişikliği, sigorta sektöründe olasılık merkezli bir bakıştan sürekli ve artan frekansta şiddet beklentileri içeren bir risk algısına geçişi tetikliyor. Artık yalnızca ‘peak’ olaylar değil, şehirlerde sel, ani fırtınalar, orman yangınları gibi sık tekrarlayan orta-şiddetli olaylar da bilançoları zorluyor. Ayrıca fiyatlama ve sermaye yönetimi daha dinamik hale geliyor. Bunun yanı sıra parametrik çözümler, kamu-özel ortaklıkları, ILS/cat-bond gibi alternatif reasürans kaynakları gibi ürün kapsamı ve risk paylaşımı yeniden tasarlanıyor” dedi. Bazı bölgelerde limitler daraltılıyor, primler yükseliyor Son yıllarda sel, yangın ve deprem gibi afetlerin sıklığı ve şiddetindeki artışın, teminat kapsamlarına etkilerini değerlendiren Murat Çiftçi, “Bu durum coğrafi limitlerin yeniden değerlendirilmesine neden oluyor. Bazı bölgelerde limitler daraltılıyor, primler yükseliyor. İlave olarak yangın, sel gibi afetler için ek muafiyet ya da alt limit gibi istisna ve özel şartlar uygulanıyor. Aynı zamanda ürün farklılaşması gibi bir durumla da karşılaşıyoruz. Maddi hasar poliçelerine ilave olarak iş kesintisi, tedarik zinciri kesintisi ve parametric tetikleyicili ürünlerin yaygınlaştığını söyleyebilirim. Burada Türkiye’deki DASK örneğinde olduğu üzere, deprem açısından zorunlu sistemlerin devam etmesi, önemli bir tampon sağlarken, sel ve yangın gibi artan olaylar özel piyasa dinamiklerini daha hızlı dönüştürüyor” şeklinde konuştu. Geçmiş hasar frekansları tek başına yeterli değil Prim hesaplamasında artık yalnızca geçmiş hasar frekansına bakılmadığını dile getiren Murat Çiftçi, şunları söyledi: “Prim hesaplamasına artık iklim projeksiyonları, ileriye dönük tehlikenin değişimleri, maruz kalma artışı ve yeniden fiyatlandirma mekanizmaları da entegre ediliyor. Sonuç olarak risk ağırlıklı prim artışları, bölgesel farklılaşma, yıl içinde revize edilen tarifeler ve risk azaltıcı önlemlere bağlı prim indirimleri öne çıkıyor. Ayrıca reasürörün fiyatlaması ve sermaye maliyeti prim tabelalarını doğrudan etkiliyor. Bunun dışında bazı piyasalarda “uninsurable” ya da çok yüksek fiyatlı bölgeler de oluşmaya başladı; sigortacılar belirli coğrafi durumlar için yeni alt-limitler veya tamamen dışlama uygulayabiliyor. Buna paralel olarak regülatörler ve kamu otoriteleri “erişilebilirlik” ve “finansman” dengesi için müdahale ediyor. Örneğin devlet destekli havuzlar, zorunlu programlar veya yeniden sigorta mekanizmaları devreye giriyor. Bu yüzden şirketler için bölgesel risk değerlendirmesi ve alternatif risk transfer (ART) çözümlerine erişim stratejisi kritik.” Şirketler için risk porftöylerini yönetme rehberi Murat Çiftçi, şirketlerin risk portföylerini yönetirken öncelikle maruz kalma (exposure) haritası, tedarik zinciri kırılganlıkları, iş sürekliliği senaryoları ve finansal dayanıklılık analizlerini güncellemesi gerektiğini belirtti. Murat Çiftçi, bu kapsamda uygulanacak adımları ise şu şekilde sıraladı: “Risk haritası ve stres-testlerin düzenli güncellenmesi, sigorta programlarının (limitler, muafiyetler, teminat tipleri) portföy stratejisiyle uyumlu hale getirilmesi, risk azaltıcı önlemlere yatırım (altyapı güçlendirme, erken uyarı) ve bunların prim avantajı için belgelenebilmesi büyük önem arz ediyor. Sigorta sektörü ise underwriting raporları, risk danışmanlığı, cat-modelling hizmetleri ve parametric/indeks tabanlı ürünlerle rehberlik sunuyor; broker desteği ile şirketler daha iyi piyasa erişimi ve alternatif risk transfer çözümlerine ulaşabiliyor. Erken uyarı sistemleri, altyapı yatırımları gibi risk azaltıcı önlemler sigorta teminatlarına doğrudan olumlu etki sunuyor. Risk azaltma yatırımının belgelendiği durumlarda prim avantajı, daha yüksek limit erişimi ve/veya daha az muafiyet pazarlık edilebiliyor. Ayrıca parametrik ürünlerde erken uyarı ve sensör verileri tetikleyicileri optimize ederek hızlı ödeme sağlayabiliyor. Sigortacılar risk azaltma uygulamalarını fiyatlandırma modellerine entegre etmeye başladı; bu da şirketleri önleyici yatırıma teşvik ediyor.” İklim modellemeleri ve veri analitiği, doğal afet sigortalarının geleceğinde önemli bir rol oynayacağına dikkat çeken Murat Çiftçi, “İleriye dönük modelleme (climate scenario modelling), uydu ve sensör verileri, makine öğrenmesi ile daha isabetli peril projeksiyonları, dinamik limit belirleme ve erken uyarı mümkün olacak. Bu teknolojiler aynı zamanda katmanlı kredi/reasürans çözümlerinin fiyatlamasını ve ILS piyasasının büyümesini de destekliyor. Sonuç: daha hızlı hasar tespiti, otomatik tetikleme (parametric) ve risk bazlı primlendirme yaygınlaşacak” dedi.