9407,17%0,29
37,99% 0,06
41,54% -0,28
3649,23% -1,64
6046,99% -1,34
Anahtar Parti Lideri Yavuz Ağıralioğlu, “2023 seçimlerinin vekaleti neydi? Hükümet dedi ki milletine, aziz milletim bu ara biraz yüksek enflasyon var, işsizlik var kabul ediyoruz, pahalılık var kabul ediyoruz. Dediler ki biz devlet millet düşmanlarıyla oturmuyoruz, Öcalan'a gülmüyoruz, Öcalan'la pazarlık yapmıyoruz. Millet de 2023 seçimlerinde fakirliğe razı oldu. Neye razı olmadı? Doğru dediler. Bunlar teröristlerle oturmuyorlar, pazarlık etmiyorlar, görüşmüyorlar, görüşenleri de meşru saymıyorlar. Sonra tonlamayı artırdılar. Dediler ki Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilirse aziz milletim Demirtaş'ı bırakacak, hatta Öcalan'ı bile çıkaracak dediler. Millet de bu haklı endişeye dedi ki doğru, biz biraz fakirliğe razı olalım, işsizliğe razı olalım ama çocuklarımızın katilleriyle pazarlığa razı olmayalım. Bizim milletimiz aç kalır, vatansız kalmaz. Bizim milletimiz aç kalır çocuklarıyla, çaresiz kalır, asla devletsiz kalmaz. Verdiler vekalet. Sonra vekalet verdikleri Kemal Kılıçdaroğlu'na yapacak diye millete şikayet ettikleri her şeyin daniskasını yaptılar. Şimdi 2023'te aldıkları vekalet boşa düştü” dedi. Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu Sivas’ta medya kuruluşlarıyla kahvaltıda bir araya geldi. Ağıralioğlu, burada yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi: “Türkiye'de siyaset aşındı biraz. Bu son dönem 50 + 1 ile başladı bu. Yani 50 + 1'i almak için herkes ilkesizliğe razı oldu. Bu siyaseti aşındırdı. Yani her mevzuda siyaset bu aşılmadan ilkesizliğe, ölçüsüzlüğe, kuralsızlığa düştü. O da vatandaş nezdinde siyasetçiye güveni azalttı. Aslında memlekette siyaset daha iyisinin olma umududur. Muhalefet anlamsızlaşınca aslında milletin yaşama sevinci kaçar. İktidar yapabildiğiyle kalır. Yapamayınca daha iyisini yapmak için nöbette muhalefet vardır. Daha iyisi mukayesesinde muhalefet alanı boşaltınca milletin bugün gençlerin bile sokağa çıkmasının sebebi odur. Muhalefetin bir şeyi değiştirebileceğine dair inancını kaybetmiş gençler kendi kaderlerine kendi yaşadığı şartlara razı olmamışlıklarına kendileri itiraz ettiler. Muhalefetin yetersizliğinden rahatsız olan bir hassasiyet de vardır gençlerin sokağa çıkmasında. Mülakat adaletsizliğine kızgınlık da vardır. Efendim, işsizliklerine, aldıkları eğitimin kalitesizliğine itiraz yani. Bundan daha iyisini hak ettiğimizi düşünüyorduk ama bu yaşadıklarımızı beğenmiyoruz itirazında. Kendilerinin inisiyatif almasının sebebi muhalefet vasıtasıyla Türkiye'nin daha iyi şartlara taşınacağına dair inanç kayıptır. MİLLETTEN TARAF OLACAĞIZ Şimdi Türkiye'de şöyle bir şey oluyor, parti kuruyorsunuz yahut siyasi olarak bir tabanınız oluyor. O taban hangi hassasiyetlerin partisi olduğunuzda değil, siz hangi ittifakın adamısınız diye size soruyorlar. Devamlı. Bütün sorular şöyle, bana sorulan soruların içinde de var o.
Efendim siz önümüzdeki süreçte kimden taraf olacaksınız, milletten taraf olacağız. Yani mesela Ekrem İmamoğlu ile Tayyip Erdoğan arasına sıkışırsanız, mesela sorular hep böyle. İlla biz sıkışmada pozisyon almak zorundaymışız gibi bir algı oluşturdu, bu 50 + 1. O yüzden Tayyip Bey'e sorsunlar, Yavuz Ağıralioğlu ile Ekrem İmamoğlu arasına sıkışınca ne yaparmış mesela, o da cevaplasın. SADAKAT TESTİNE TABİİ TUTULUYORSUNUZ İtiraza güvenli bir alan oluşturmalıyız. Türkiye'de bundan daha iyi şartlar oluşsun diye efendim bu şartları beğenmiyoruz demenin bir maliyeti olmamalı. İktidar devleti kendini zannettiği için her itiraz edeni isyancı zannediyor. Her beğenmeyeni kendi yaptıklarına her itiraz edeni, bundan daha iyisi mümkündür diyeni gayrı millilikle suçluyor, dış mihrakların oyuncağı olmakla suçluyor, meşruiyet sorgulaması yapıyor. Türkiye'de sadakat testine tabi tutularak siyaset yapıyorsunuz. Muhalefetteyseniz sadakat testine tabi tutuluyorsunuz. Size sadakat testini uygulamaya kalkanların da, sicilinde bu size sordukları her şeyin bin beterini yapmışlıkları var. Bunu şöyle bir hastalığa sebep oluyor. Efendim ben yaparsam hikmeti var, sen yaparsan vatan hainisin. 40 BİN KİŞİYİ ÖLDÜRÜNCE SAYIN DİYORLAR Mesela 1 kişiyi öldürüyorsunuz, katil oluyorsunuz. 40 bin kişiyi öldürünce sayın diyorlar size mesela. Ya bir ekmek çalsanız hırsızsınız, 1 milyar dolar çalsanız beyefendi diyorlar. Görüşelim, anlaşalım diyorlar. Yani terörist olmuyorsunuz. Paranız olunca kandırılmış oluyorsunuz. Fakir olunca terörist oluyorsunuz. Utanç verici bir şey. Türkiye'de siyasetin adaletin gölgesinde yapılması lazım. Adalet siyasetin gölgesinde kaldığı için mekanizma düzelmiyor. SARAÇHANE TARAFINDA MISINZ? KÜLLİYE TARAFINDA MI? Millet şimdi soruyu sıkıştırınca, efendim siz bu Ekrem İmamoğlu'nun tarafında mısınız, Tayyip Erdoğan'ın tarafında mısınız? Siz bu Tayyip Bey'in, hükümetin yaptığını beğeniyor musunuz, yoksa buna itiraz eden tarafında mısınız? Saraçhane tarafında mısınız, Külliye tarafında mısınız? Şimdi bu tasnifin dışına çıktık biz, şunların sorgulanmasını istiyoruz. Hükümete diyoruz ki, efendim bu yaptıklarınız adaleti güçlendiriyorsa, devlete itimadı güçlendiriyorsa, toplumsal beraberliğimizi güçlendiriyorsa, doğrudur. Şimdi bunların hiçbiri güçlenmiyorsa siz bu yaptığınızı nasıl savunuyoruz? SAHADA BİZİM KADAR RAHAT GEZEBİLEN PARTİ YOK Anahtar Parti Türk siyasetine iyi gelecek. Çok kısa zamanda teşkilatlandık biz. Sahada siyasetçiye tebessüm azdır. Biz sahada dün gezdik. Sivas'ımızı ziyaret ettik. Esnaf ziyaret ettik. Hale gittik. Sahada siyasetçinin fakirlik zamanı ilk duyacağı şey kem sözdür. Galiba sahada bizim kadar rahat gezebilen başka parti yoktur. Yani iktidar cenahı, biz size 20 yıldır, 25 yıldır destek oluyoruz. Siz ne yüzle geziyorsunuz, sitemlerin duyar. Muhalefet cenahı, bu kadar sorunumuz var, siz ne geziyorsunuz iktidar olamadınız diye belki. Biz sahada iyi ki kuruldunuz
sözlerine, sizinleyiz temennilerine, iradesine, size güveniyoruz ifadelerine çok şahit oluyoruz ve çok kıymetli bu. O yüzden Anahtar Parti'yi memleketin umuduna kurduk. Tüm Türkiye'ye dokunacağız ÖCALAN HAK ETTİĞİ CEZAYI ALIRSA TOPLUMSAL BERABERLİĞİMİZ GÜÇLENİR Öcalan hak ettiği cezayı alırsa toplumsal beraberliğimiz güçlenebilir. Teröristlere bu memlekette muhataplık verilmezse ülkede toplumsal beraberlik güçlenir, devlet güçlenir. Şimdi 40 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Bu mücadelede sanki yenilmişiz gibi Öcalan'a teslim edilirse mücadeledeki alın terimiz, şehitlerimiz, gazilerimiz, yetimlerimiz sanki mağlup olmuşuz da Öcalan'a karşı aciz kalmışız da onun iki lafına kalmış PKK'nın bitmesi buna teslim olursa bu memlekette ilk hasarı kim alır biliyor musunuz? Biz bu kadar zamandır niye öldük diyen şehitlerimiz, gazilerimiz. Mücadele ediyoruz. Sadece PKK'yla mücadele etmiyoruz. PKK'ya silah vererek bizi bölgede düşürmeye çalışan her devlete karşı mücadele ediyoruz. Ve ayaktayız. Teslim olmadık, içeriyi temizledik. İçeride PKK'nın bırakacağı silah yokken bu Öcalan'a niçin böyle bir muhataplık üzerinden pozisyon verildi? Öcalan Kürtlere niye değdirildi? Nasıl yapıldı da Kürt'ün temsilcisi haline Öcalan yine getirilmeye heves edildi? Ama yenilmişiz gibi, çaresizmişiz, acziyete düşmüşüz gibi Öcalan'dan medet ummaya asla ihtiyacımız yoktur. Öcalan Türk milletinin, Türk devletinin muhatabı değildir. Hiçbir şekilde Kürt'e, Kürtlüğe, Kürtlerin verilecek haklar üzerinden efendim bir müzakerede muhataplığa taşınmasına müsaade edemeyiz. 2023'TE ALDIKLARI VEKALET BOŞA DÜŞTÜ İktidarın her iş dediğimi yaparım, ben yaparsam bir hikmeti vardır, keyfiliğinin bir ceza göreceğine inanıyorum ben. Geçen dönemin vekaleti neydi? 2023 seçimlerinin vekaleti neydi? Hükümetin 2023'te seçilmesinin meşruiyet gerekçesi şuydu. Hükümet dedi ki milletine, aziz milletim bu ara biraz yüksek enflasyon var, işsizlik var kabul ediyoruz, pahalılık var kabul ediyoruz. Biraz bizden kaynaklanıyor, biraz da dışarıdan kaynaklanıyor demeyi sevdiler. Biraz fakirliğinize sebep olduk ama amadan sonra meşruiyet talebinde bulundular. Dediler ki biz devlet millet düşmanlarıyla oturmuyoruz, Öcalan'a gülmüyoruz, Öcalan'la pazarlık yapmıyoruz, Kandil'e selam durmuyoruz, Kandil'e selam duranlarla görüşmüyoruz. Biz vatansızlığa, devletsizliğe razı olmadık. Cumhurbaşkanlığı makamının pazarlık konusu yapmadık. Teröriste gülmedik, gülenleri sevmedik, sevenlerle muhatap olmayı milletimize hakaret saydık. Dediler. Millet de 2023 seçimlerinde fakirliğe razı oldu, yüksek enflasyona razı oldu, işsizliğe razı oldu, yaşadığı şartlarda satın alma gücünün azalmasına razı oldu. Neye razı olmadı? Doğru dediler. Bunlar teröristlerle oturmuyorlar, pazarlık etmiyorlar, görüşmüyorlar, görüşenleri de meşru saymıyorlar. Sonra tonlamayı artırdılar. Dediler ki Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilirse aziz milletim Demirtaş'ı bırakacak, Kavala'yı bırakacak. Efendim PKK'lılar affedecek, hatta Öcalan'ı bile çıkaracak dediler. Millet de bu haklı endişeye dedi ki doğru, biz biraz fakirliğe razı olalım, işsizliğe razı olalım ama çocuklarımızın katilleriyle
pazarlığa razı olmayalım. Vekaleti bu zor şartlarda açlığa, yoksulluğa, fakirliğe, işsizliğe razı olarak verdi. Bu hassasiyetin merkezinde ne var? Bizim milletimiz aç kalır, devletsiz kalmaz. Bizim milletimiz aç kalır, Vatansız kalmaz. Bizim milletimiz aç kalır çocuklarıyla, çaresiz kalır, asla devletsiz kalmaz. Verdiler vekalet. Sonra vekalet verdikleri Kemal Kılıçdaroğlu'na yapacak diye millete şikayet ettikleri her şeyin daniskasını yaptılar. Şimdi 2023'te aldıkları vekalet boşa düştü. Biz fakirliğe, siz teröristlerle oturmadınız diye razı olduk diyor millet şimdi. Siz teröristlerle pazarlık yapmıyorsunuz diye razı olduk çocuklarımızın işsizliğine. Şimdi siz çocuklarımızın katilleriyle oturdunuz. Bir de onlara umut hakkından bahsediyorsunuz. Şimdi bunun bir bedeli var. Millet bu bedeli ödetecek. Anahtar parti bu sürecin himaye edeni olacak. Dolayısıyla bu yaptıklarınızı millet hafızasına kaydırıyor. Ben bunları meşhur görmüyorum vekaletin boşa düştüğünü düşünüyorum. Bu ilkesizliği milletin sinesinde yara açar bir hata gibi görüyorum. Şehide hakaret görüyorum, Kürt'e hakaret görüyorum, devlete hakaret görüyorum, orduya hakaret görüyorum. Millet varlığımıza hakaret görüyorum. Parlamentoya hakaret görüyorum bu yapılanlara. Meşru görmüyoruz, kabul etmiyoruz, doğru bulmuyoruz. HERKES YERİNİ YURDUNU BİLSİN 3.5 milyon Suriyeli'yi misafir ediyoruz. Misafirliğinden kaynaklanan bir yükümüzün burada avantaja dönme zamanları geldi, görünüyor. PKK'ya bir devlet kuruluyor, endişeliyiz. Suriye'nin, İsrail'in şu andaki güvenlik programının aparatı haline geldiğini düşünüyoruz. Endişelerimiz var. Golan Tepelerini aşan, Şam'a yaslanan, PKK üzerinden Irak'taki peşmergeye, oradan da İran'a doğru uzanan bir sürecin planlı çalıştığını düşünüyoruz. Yani İsrail'in güvenlik programının Türkiye'yi rahatsız edeceği şartlarda bizim aleyhimize işlediğini düşünüyoruz. Yani İsrail bize doğru yaklaşıyor diye endişeli değiliz. İsrail'in planları işliyor diye endişeliyiz. Yoksa İsrail bize yaklaşıyorsa biz de onlara yaklaşıyoruz. Herkes yerini yurdunu bilsin. DENETLEYECEK ADAMLARI SİZ ATARSANIZ, DENETLENMEZSİNİZ Yaşadığımız bütün sorunların sebebi siyasettir. 23 yıldır iktidarda kim var? Siyasi münakaşa yapmak için söylemiyorum. Sizi denetleyecek adamları siz atarsanız denetlenmezsiniz. Sizden adalet mekanizması yoluyla hesap sorması gereken kurumları siz görevlendirirseniz hesap sorulamaz olursunuz. Dünyanın hiçbir yerinde kendisini denetleyecek olanlar, adamları atayarak denetlenen bir iktidar yoktur. Dolayısıyla bu HSK'nın yapısı, adaletin üstüne siyaset gölgesi düşürür, değişmesi lazım. Bu anayasa mahkemesinin yapısı bu haliyle siyasetin gölgesinden kurtulamaz, düzelmesi lazım. Tayyip Bey'li yıllara şöyle bakıyoruz. Ne yapınca iyi oluyor, ne yapınca kötü oluyor imkanı. Aynaya bakar gibi bakıyoruz. Tayyip Bey mali disiplini bozmadı ilk iki döneminde. Seçim ekonomisi uygulamadı ilk iki döneminde. En zayıf olduğu, parlamenter demokrasinin ve partisinin en zayıf olduğu dönem en övündüğü iki dönemidir Tayyip Bey'in. En kudretli olduğu dönem, son dönemi en zayıf olduğu dönemdir. Demek ki mevzu kudretli değil, mevzu demokraside.
DEMOKRASİ VURGUSU Demokrasiyi seçimden ibaret zannetmeye başladı bizimkiler. Seçilince her şeye yettiğini düşünmeye başladılar. Demokrasi sadece seçimle konuşulabilir bir şey değildir. Denetim mekanizmalarıyla, verimlilikle, liyakatle konuşulması gereken bir şeydir. Seçiliyoruz ya duygusu her şeyi yapmaya dönüştürülen bir totaliter iradeyle efendim memleketin karşısına çıkarılamaz. Ben seçildim diye siyaset seçilmiş olmasının hakkını her şeyi yapma hürriyetine dönüştüremez. Kıymetli bir şey. Şu anda son dönem dünyadaki eğilim de böyledir. Sadece Türkiye'de değil, Trump da öyledir. Biz Türkiye küçük Amerika'ya dönüştürülüyor falan zannediyorduk, Amerika büyük Türkiye'ye döndü. Seçilince her şeyi yaparım zannetmeye başladı insanlar, dünyada böyle bir eğilim var. Devlet bu denetimsizlikten çok hasar aldı. Biz plan yapabilen ve hesap verebilen devlete yürüyoruz. Hesap verecek devletimiz. Devlet harcadığı her kuruşun hesabını verecek. Her iradesinin, tasarrufunun hesabını verecek.”