Tarih: 19.04.2025 17:54

AĞIRALİOĞLU ‘NDAN ADAYLIK TARTIŞMALARINA TEPKİ

Facebook Twitter Linked-in

Anahtar Parti Lideri Yavuz Ağıralioğlu, memleketin kilit sorunlarına çözüm olması için kurulduklarını belirterek, “Türkiye'de bir yönetim boşluğu var. Sizin ne söylediğinizin bir önemi yoktur. Milletin yaşadığının bir önemi vardır. Siz çok hikmetli şeyler söylersiniz. Millet açsa sizin hikmetli sözleriniz milleti bağlamaz. Yapılan şey bu kadar menfi sonuçlar doğuruyorsa ya yapılanda ya yapılma usulünde ciddi hatalar var demektir” dedi. Ağıralioğlu, erken seçim ve cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarına da değinerek, “Cumhurbaşkanlığı sürecinin erken konuşulmaya başladığını düşünüyorum. Ben bu kadar sorunu olan memlekette elinde her türlü programı tatbik edecek gücü olan iktidarın kim cumhurbaşkanı olacak tartışmasından çok bu ülkenin hâli ne olacağı odaklanması gerektiğini düşünürüm" diye konuştu. Ağıralioğlu, "Dünya sıkışıyor, devletler sıkışıyor, Türkiye'nin ağır sorunları var. Bu netameli sorunlarla ilgili bir hassasiyet taşıyoruz. Bir irade beyan ediyoruz, kırmızı çizgilerimizi de gösteriyoruz. Bunu beyan ederken ne yapacağımızı, ne yapmayacağımızı da söylüyoruz. Devlet millet düşmanlarına gülmeyeceğiz. Devletin milletin düşmanlarıyla beraber olanlarla siyaset geliştirmeyeceğiz" açıklamasında bulundu. Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, Yeniçağ Gazetesi’ne özel röportaj verdi. Gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Ağıralioğlu, özetle şu ifadeleri kullandı: ARALIKSIZ İKTİDAR, BÜYÜK FIRSATTI “Türkiye'de bu kadar uzun iktidarı ilk defa tecrübe ediyoruz. Bu kadar uzun ve aralıksız iktidar aslında memleketin sorunlarını çözmek için çok büyük bir fırsattı. Siyasi kredi hiçbir parti lehine bu kadar uzun ve aralıksız bir partinin elinde durmamıştı. AK Parti 2002'de söylediği, çözmeyi vaat ettiği sorunları çözebilseydi Anahtar Parti'nin yahut başka herhangi bir partinin kurulmasına gerek kalmayacaktı. Biz bugün AK Parti'nin 2002'de millete çözmeyi vaat ettiği sorunları çözemediği için aynı sorunları çözme iradesiyle, bu sorunları çözme vaadiyle parti kurmak mecburiyetinde kaldık. Türkiye'nin şartları 2002 ile mukayese edildiğinde daha da ağırlaştı. Bölgenin, dünyanın şartları ağırlaştı. Dünyadaki kazanma heveslerinin kuralsızlığa dönüştürdüğü bir siyasal iklimin içinde kurulduk. Amerika artık kural tanımaz, her heves ettiği şeyi yapmayı kendisine hak görür bir döneme girdi. Avrupa Birliği üyesi ülkeler kendi dertlerinin, kendi başlarının çağrısına bakma hevesleriyle dışarıda ne olup bittiğine umursamadan kendi menfaatlerine odaklanarak yaşama yolunu tercih etti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de çözerek gücü hâline dönüştüreceği pek çok sorunu çözemediği için bu 23 yıllık iktidarda bugün memleketin ekonomik sorunları, siyasi sorunları, siyasi parti münakaşasından

daha mühim duygularla ve daha ciddi toplumsal mutabakatlara konu olacak şekilde omuzlanmak zorunda kaldı. TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜLMEYECEK SORUNU YOK Biz bir parti kurduk. Bütün partiler memleket için daha iyi bir yönetim vaadiyle kurulurlar ama artık bir partinin mesuliyetinden çok daha fazlasını taşımak zorundayız. Memleketin çözülmez hiçbir sorunu yoktur. Memleketin sorunlarını çözümsüzmüş gibi gösteren siyasetin maharetsizliğidir. Allah'a hamdolsun ki şu anda Türkiye'nin şu meselesi çözülmez diyebileceğimiz hiçbir meselesi yoktur. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunların hepsinin sebebi siyasetçilerdir, siyaset kurumudur. Çözme kabiliyetini yitirmiş siyaset yüzünden bu kadar sorunla karşı karşıya kalmış toplumun yaşama sevinci kalmamış. İşsizlik rakamları dayanılmaz hadlere varmış. Satın alma endeksimiz, kişisel olarak yaşadığımız standartlardaki bozulma, ticari rekabet gücümüz, esnafımızın hâli, dar gelirlilerimizin hâli, asgari ücretlerimizin hâli, emeklilerimizin hâli, memnuniyetsizlik eşiğinde Türkiye hatırı sayılır gerilemeler kaydetmiştir. Dolayısıyla Türkiye'de büyük bir potansiyelimiz var ve bu potansiyeli ortaya çıkaracak yeni bir yönetim mahareti teklif ediyoruz. Türkiye'de bu bahsettiğimiz konuların, sorunların hepsinin çözümü mümkündü. Bunları AK Parti de çözebilirdi. Ama siyaset milletten kopuk hâle gelince, denetimsiz bir siyasal alan oluşunca verimsizlik baş gösteriyor. Harcadıklarının hesabını vermeyen siyaset, temsil gücünü yitiren siyaset, denetlenemeyen siyaset, kurumsal meseleleri var, kurumsal varlığını bu meseleleri çözme imkânıyla buluşturamayan siyaset, memleketimize yük oluyor. KİLİT SORUNLARA ÇÖZÜM OLSUN DİYE… Biz partimizi memleketin kilit sorunlarına çözüm olsun diye kurduk. Enflasyonun sebebi siyasetçiler, faizin sebebi siyasetçiler, işsizliğin sebebi siyasetçiler. Memlekette adaletin gecikmesinin sebebi siyasetçiler. Bürokrasinin aşılmasının sebebi siyasetçiler. Akademinin bozulmasının sebebi siyasetçiler. Aklınıza ne geliyorsa, sorun diye saydığınız bu sorunların aslında çözümü mümkün. Bunları çözemeyen siyasetçiler. Bunları çözebilecek olan da siyasetçiler ve siyaset kurumu. Çözümsüz zannedilen meselelerimizin çözülebileceğini göstermek için kurulduk. MEMLEKETE NEFES ALDIRACAĞIZ Memleketimize nefes aldıracağız. Memleketimizin yaşama sevinci olacağız. Lüzumsuz münakaşaya gerek yok. Siyasi tartışmaları bu kadar abartıp uzatmaya gerek yok. Bir yönetim kalitesi kaybı var, yönetim kalitesinde bozulma var. Memleketin kaynakları doğru değerlendirilemiyor. Memleketin kaynakları doğru değerlendirilemediği için verimsizlik baş gösteriyor, devletin kurumları aşınıyor, siyaset harcamayı planlayamadığı için, topladıklarını adil dağıtamadığı için, yatırımların verimli geri dönüşümünü, rekabet gücümüzü ayağa kaldıracak şekilde planlayamadığı için, memlekette bugün karşı karşıya olduğumuz sorunlar baş gösteriyor. O yüzden Türkiye'nin sorunlarına yeni bir coşkuyla, yeni bir idealizmle, yeni bir sorumlulukla çözme kastıyla bir parti kurduk.

KENDİ VADİMİZ GİBİ BİLİYORUZ Anahtar Partimiz, memleketin hizmetini görmek için kurulmuş her partiden bir parti. Biz bir parti meselesi gibi görmüyoruz. Her partinin milletine vaat ettiğini kendi vadimiz gibi biliyoruz. Dolayısıyla devletine, milletine düşman olmayan herkesi kendimizden, kendimiz de onlardan biliyoruz. Parti kavgasıyla, parti münakaşasıyla kaybedecek bir günümüzün kalmadığına inanıyoruz. Hesap veren siyasete inanıyoruz. Bilene soran, bilenlerle yürüyen, bilenleri baş tacı eden bir devlet yönetimi vaat ediyoruz. Devleti, milleti, 85 milyonu ayağa kaldırma mesuliyeti taşıyoruz. O yüzden Anahtar Parti önümüzdeki dönemin namzetidir. Anahtar Parti önümüzdeki dönem Türk milletinin ne olacağının, Türk Devleti'nin hangi siyasi koordinatlarda durması gerektiğinin, hangi imkânları bulabileceğinin, doğru yönetilirse ne kadar zengin olabileceğinin partisidir. Kimlik siyasetine, mezhep meşrep kavgasına, fikri tartışmalara kurban edilecek her günümüzü milletimize kötülük sayıyoruz. 850 MİLYONA YETEBİLİR Siyasetin jenerasyon değişikliğinin de zamanının geldiği bir anda kurulduk. Siyaset bir bayrak yarışı gibidir. Memleket için yapılanların, iyi olanların hepsi devam edecek. Eksik olanlar tamamlanacak, yanlış olanlara engel olunacak. Bu ülke büyük bir ülkedir. Kaynakları doğru yönetilince 850 milyona yetebilir. Yanlış yönetildiği için 85 bin kişiye yetemez hâle gelmiştir. Bu ülkeyi doğru yönetecek bir programa, bir kadroya ihtiyaç olduğu için partimizi kurduk. Yoksa her şeyi var olan memlekette bunları doğru yönetince memleket ayağa kalkacaksa, bu yönetim maharetsizliğinden kaynaklanan fakirlik memleketin kaderi değil, siyasetin kabahatidir. YÖNETİM BOŞLUĞU VAR! Memlekette siyasete karşı bıkkınlığın olduğu bir zamanın üstüne kurulduk biz. Dolayısıyla Türkiye'de bir parti boşluğu olmayabilir ama Türkiye'de bir yönetim boşluğu var. Türkiye'de bir siyasi partiye ihtiyaç yok denebilir ama Türkiye'de bir akla, bir programa, bir kalkınma iradesine, ciddiyete ihtiyaç var. Türkiye'de memleketin kaynaklarını doğru yönetme maharetine ihtiyaç var. O yüzden biz partimizi Türkiye'nin potansiyeline kurduk. Türkiye doğru yönetilince hazinesi de dolacak. Türkiye doğru yönetilince enflasyonsuz ve faizsiz olacak. Türkiye doğru yönetilince dünyayla rekabet imkânı kazanacak iddiamızın, irademizin öznesi olarak kurulduk. Siyasete karşı ilginin, güvenin, itimadın azaldığı bir zamanda kurulduğumuzu biliyoruz. İnsanlar siyasete böyle zamanlarda kahırlıdır. Siyasetçiyi sevmezler böyle zamanlarda. Ama uzun bir sandık tecrübesi vardır Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin. Milli iradeyi, sorunlarımızı çözme iradesi olan partileri önemsemeliyiz. Daha iyisini yapabiliriz diyen insanların parti kurmasından ümitsiz olmamalıyız. Biz Türkiye'nin büyük potansiyeline inanıyoruz. Memleketin büyük insan gücüne inanıyoruz. Memleketin büyük potansiyelinin doğru yönetilince ülkeyi ayağa kaldıracağına inanıyoruz. Partimizi bu koordinatlarda kurduk.

Siyaset ilkesizlik hattında şu anda. Bu uzun iktidar döneminde bir de tecrübe ettiğimiz 50 artı 1 mecburiyetleri, siyaseti yapılan ittifaklarla yahut 50 artı 1'i kazanmak için meşru görülen birtakım enstrümanlarla ilkesizleştirdi. Yani sizin ne söylediğinizin bir önemi yoktur. Milletin yaşadığının bir önemi vardır. Siz çok hikmetli şeyler söylersiniz. Millet açsa sizin hikmetli sözleriniz milleti bağlamaz. Siz çok veciz nutuklar atabilirsiniz. Çok iyi programlar yazabilirsiniz. Harikulade programlarınızı çok iyi lansmanlarla millete takdim edebilirsiniz. Millet sizin anlattığınıza, yazdığınıza, programlarınıza bakmaz. Millet yediğine bakar, bulduğuna bakar, evine akşam götürebildiğine bakar, evinden çıkarken kaygısına bakar. Hastalanınca aldığı hizmete bakar. Ticaret yapıyorsa sattığına bakar. Yani aslında milletiniz sizin programlarınıza bakmaz. Sizin programlarınızın sonuçlarına bakar. BÖYLE ZAMANLARDA SİYASETİN BEDELİ AĞIR OLUR Türkiye'de 23 yıldır sevilen, 23 yıldır arkasında durulan, ümit edilen ama milletin umduklarını bulamadığı bir iktidar vardır. Bu hayal kırıklığına sebep olmuştur. Beraberinde bu uzun iktidar pek çok açıdan siyaset kurumunu aşındırmıştır. Bu uzun iktidar döneminde sevip de düşman olunmayan, düşman olunup da dost olunmayan, yanına alıp da karşısına almadıkları, karşısına alıp da yanına almadıkları hiç kimse kalmamıştır. Dolayısıyla bu siyasete ilkesizlik bulaştırmıştır. Siyasetçilerin dostluğuna, siyasetçilerin düşmanlığına, siyasetçilerin kavgasına, siyasetçilerin sevdasına inanamaz hâle gelmişlerdir. Siyaset kurumu bu kadar aşınınca milletin yaşama sevinci kalmaz, haklı olarak millet yaşadığı sorunlardan siyaseti ve siyaset kurumuna güvensizlikten kahırlı hâle gelir. Anahtar Parti bu ilkeli siyaset hassasiyetinin üstüne kuruldu. Sahada partimize karşı bir güven, partimize karşı bir tebessüm, partimize karşı hassasiyetlerine karşı inşallah başarırsınız duaları vardır. Ama siyaset çok gayret ister. Böyle zamanlarda bedeli çok ağır olur siyasetin. Bu bedeli ödeyeceğiz. Biz siyaseti milletimizden alacak hassasiyetiyle yapan bir kadro değiliz. Milletimize borcumuz var. Bu borcumuzu ödeyeceğiz. YA YAPILANDA YA YAPILMA USULÜNDE CİDDİ HATALAR VAR Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi, Adalet ve Kalkınma ismi olarak şöyle bir iddiayı barındırıyor: Bir ülke ancak adaletle kalkınabilir. Yani AK Parti kendisine bu ismi, bu iddiayla aldı: ‘Bir ülke ancak adaletle kalkınabilir’iddiasıyla bu ismi benimsediler. Ülkeyi adaletle ayağa kaldıracaklarına inandıkları için partilerine bu ismi koydular. Şimdi Türkiye'de yapılanların, son dönem özellikle tartışmalarımıza konu olanlar üzerinden ifade etmem gerekirse, eğer bir şey adaletliyse, eğer yapılan adaletin tecellisi ise adalet mutlaka ülkeyi güçlendirir. Adalet mutlaka devleti güçlendirir. Eğer yapılan adil ise, adaletli bir iradenin tecellisi ise ülkenin toplumsal beraberliği güçlenir, ekonomisi güçlenir, itibarı güçlenir, devletin kurumları güçlenir. Eğer bunların hiçbiri olmuyorsa yapılan şey adaletle yapılamıyordur. Yapılan şey adaletli değildir. Yahut yapılan şey adaletin usulüne riayet edilerek yapılmıyordur. Ne oluyorsa oluyordur, bu yapılanların toplumsal karşılıklarına bakıyorum. Beraberliğimiz zayıfladı. Devlete güvenimiz zayıfladı. Uluslararası itibarımız zayıfladı. Faiz oranlarımız yükseldi. Enflasyonumuz yükseldi. Borçlanma oranlarımız yükseldi. Döviz rezervlerimiz eridi. Yani yapılan şey bu kadar menfi sonuçlar doğuruyorsa ya yapılanda ya yapılma usulünde ciddi hatalar var demektir.

KİM OLSUN DEĞİL, NE OLSUN? Cumhurbaşkanlığı sürecinin erken konuşulmaya başladığını düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı sürecini kendisi için kariyer planlamasının imkânı gören bazı siyasi aktörler bunu tetiklemiş olabilir. Buna Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir daha seçilmesi, bir daha seçilmesine imkân arayabilmesi, acaba bir daha seçilmek için yeni bir yol, yeni bir mecra deneyelim mi değerlendirmesi de konulmuş olabilir. Ben bu kadar sorunu olan memlekette elinde her türlü programı tatbik edecek gücü olan iktidarın kim cumhurbaşkanı olacak tartışmasından çok bu ülkenin hâli ne olacağı odaklanması gerektiğini düşünürüm. Bu kadar sorun olan memlekette de muhalefetin sorunlara odaklanmış mesuliyetli bir alternatif olabilmesini çok önemsiyorum. Dolayısıyla Türkiye'de bu siyasi tiyatroya döndüğünü düşündüğüm ‘kim cumhurbaşkanı olacak?’ tartışmasını ikinci kere, üçüncü kere yaşıyor olmaktan da mustaribim. Biz ‘kim cumhurbaşkanı olsun?’ tartışmasından daha evvel ‘ne cumhurbaşkanı olsun?’ tartışmasının doğru olduğunu düşünüyoruz. Eğer cumhurbaşkanlığı makamı, cumhurbaşkanlığı mesuliyeti konuşulacaksa ‘kim olsun?’ üzerinden değil ‘ne olsun?’ üzerinden konuşulsun. Belki bunun memleketimize daha çok faydası olur. Nezaket cumhurbaşkanı olsun, ciddiyet cumhurbaşkanı olsun, adalet cumhurbaşkanı olsun, merhamet cumhurbaşkanı olsun. Partili, partisiz ayırmadan herkesi kucaklayabilecek cumhurbaşkanı olsun. Devletin ya da birikmiş insan gücümüzün üstünde partililik üzerinden değil, devletin milletin birliğini temsil eden makam üzerinden cumhurbaşkanlığı konuşulabilsin. Cumhurbaşkanlığında kimin olacağı, kimin oturacağı, kimin cumhurbaşkanı olacağı değil, Cumhurbaşkanlığı makamının ne yapacağı, nasıl yapacağı, kimlerle yapması gerektiği konuşulabilsin. Dolayısıyla biz Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı tartışmasını şu anda milletin yaşadığı sorunlar cihetinden de hem erken hem de millete saygısızlık sayıyoruz. HOBİ OLSUN DİYE PARTİ KURMADIK! Bütün şubeler ile memleketin hizmetine talibiz, Cumhurbaşkanlığı da dahil buna. partimizi hobi olsun diye kurmadık. Partimizi cumhurbaşkanlığı hesapları da dahil memleketteki bu son dönem özellikle 50 artı 1'in sebep olduğu ittifaklar denkleminde bir ittifak denkleminin aparatı olarak da kurmadık. Partimizi milletin ittifak yapabileceği, arkasında 85 milyonun ‘ben bu partiyi destekliyorum’ diyebileceği bir iddiaya kurduk. Yani biz milletin A planıyız. Hiç kimsenin B planı değiliz. Ham hayal kurmak, erken konuşmak falan bunların hepsinin siyaseten bir zamanı olduğuna inanırız. Yani her değerlendirmenin bir zamanı vardır. Biz Türk siyasetinin yeni alternatif merkezi olmaya çok kararlıyız. Cumhurbaşkanlığı tartışmalarını şimdilik erken buluyoruz. Partimiz önümüzdeki dönem koordinatlarını, ya 40 katır ya 40 satır diye, ya Millet İttifakı ya Cumhur İttifakı diye, ya CHP ya AK Parti diye bu tahterevalli siyasetine kurban ettiğimiz yıllarımızdan sonra merkezinde millet olan, ya öyle ya böyle değil, sadece millet hassasiyetiyle bir siyasi alternatif oluşturmaya gayret edeceğiz.

Anahtar Parti bu bahse konu isimlerin dışında da bir şans olup olmadığını millete göstermek için kuruldu. Yani biz cumhurbaşkanlığı sürecinde namzet diye ismi geçen herkesten iddialıyız. Mesele kimin olacağını konuşmak değil, mesele Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Türk Milleti'nin geleceği adına hangi programın, hangi siyasi koordinatların, hangi çerçevenin, hangi hassasiyet merkezlerinin harekete geçmesi gerekiyor, onları konuşmamız lazım. DEVLET MİLLET DÜŞMANLARINA GÜLMEYECEĞİZ! Dünya sıkışıyor, devletler sıkışıyor, Türkiye'nin ağır sorunları var. Bu netameli sorunlarla ilgili bir hassasiyet taşıyoruz. Çözüm iradelerimiz var, koordinatlarımız var, kırmızı çizgilerimiz var, yapacaklarımız, yapmayacaklarımız var. Dolayısıyla biz bir irade beyan ediyoruz. İrademizi beyan ederken kırmızı çizgilerimizi de gösteriyoruz. Bunu beyan ederken ne yapacağımızı, kimlerle yapacağımızı, kimlerle ne yapmayacağımızı da söylüyoruz. Devlet millet düşmanlarına gülmeyeceğiz. Devletin milletin düşmanlarıyla beraber olanlarla siyaset geliştirmeyeceğiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırlarında pusulanan her türlü operasyonla Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına kasteden tehlikeleri bertaraf edeceğiz. DİNDARLIĞIMIZ AŞINDI, MİLLİYETÇİLİĞİMİZ VİZYON KAYBETTİ Ege'yi de, Akdeniz'i de yönetmek zorundayız. Libya'da sorumluluklarımız var. Suriye'de bir fiili durumla karşı karşıyayız. PKK'ya devlet kurdurmak istiyorlar. Engel olmak zorundayız. 4 milyon sığınmacı var. Çocuklarımız işsiz, beyin göçü veriyoruz. Adalet gecikti, hızlandırmak zorundayız. Toplumsal rehabilitasyonu sağlamak zorundayız. Devletin kurumlarına güveni sağlamak zorundayız. Dindarlığımız aşındı. Milliyetçiliğimiz vizyon kaybetti. Bütün bunları toparlamak zorundayız. Bunları yeniden ayağa kaldırmak zorundayız. Türkiye'nin ağır sorunları var ve bu sorunlara odaklanmış bir kalkınma iradesi ortaya koymalıyız. Bu iradenin merkezinde particiliği az, devletin, milletin geleceğiyle ilgili endişeleri çok duyurmak zorundayız. Parti kavgasını az, memleket mücadelesine çok heves etmek zorundayız. Oy, parti telaşı az, devletin, milletin beraberliğini çok hassasiyetle taşımak zorundayız. O yüzden biz ne yapacağımızı biliyoruz, ne yapmayacağımızı biliyoruz. Neye dikkat etmeyince devletin küçüldüğünü, neye dikkat etmeyince toplumun bölündüğünü biliyoruz. VATANI MİLLETİ BEKLEYECEĞİZ Biz bir nöbet değişimine hazırlanıyoruz. Bayrak yarışı gibidir siyaset. Yapanlar yaptılar. Buraya kadar geldi. Nöbet yerinde kabahat kusur varsa, gevşeklik varsa, uyku hâli varsa, sınırlar beklenememişse, bu nöbet yerinde nöbette durmanın hassasiyeti taşınamamışsa nöbeti bütün irademizle tutacağımız yere yürüyoruz. Biz Türk milletinin, Türk devletinin nöbetini tutacağız. Vatanımızın milletimizi bekleyeceğiz. Sınırlarını bekleyeceğiz. Yaşayan, emek eden, alın teri dökerek emek etmiş, ondan sonra emekli olmuş insanların haysiyetli yaşam beklentilerini koruyacağız, geliştireceğiz, muhafaza edeceğiz. Dolayısıyla biz Türkiye'ye daha kaliteli bir yönetim, daha güçlü bir gelecek hediye edeceğiz. KÜÇÜLTMESİN YETER!

Türkiye büyük bir ülke. Türkiye'nin büyüklüğüne yürümeliyiz. Türkiye'yi büyütmeye çalışmasın siyaset, Türkiye'yi küçültmesin yeter. Türkiye'yi zengin etmeye çalışmasın siyaset. Memleketin zenginliğini adil dağıtsın yeter. Türkiye zengin bir ülkedir. Türkiye büyük bir ülkedir. Bu büyüklüğü siyasetin hesapsızlığı, siyasetin plansızlığı, programsızlığı ve gevşekliği küçültüyor. Türkiye herkese yetebilir. Herkese yetebilir ülkeyi kendine yetmez gibi gören siyasetçiler yahut siyaset etrafında mevzilenmiş azgın hevesler küçültmektedir. SAHAYA İNİYORUZ 5 ay gibi bir zamanda kurulduk. Kâğıt üstünde kurulmadık, gürül gürül bir iddiayla, coşkun toplantılarla kuruluyoruz. Şimdi Büyük Kurultay'ımıza hazırlanıyoruz. Türkiye'de erken seçim beklemiyoruz ama herhangi bir fiili durum oluşur diye seçime girme hakkımızı da aslında bir an önce yasal olarak alabilmek için organize ettiğimiz bir süreç bu. Partiyi milletimizin kalbine, umuduna kurulduk. Dolayısıyla sahada gördüğümüz tebessümün de güvenin de 5 ayda partimize büyük kurultayı yapabilme imkânına dönüşmesi bizim partimizin önümüzdeki dönemin en güçlü namzetlerinden biri olduğunu alamettir. Milletin sözünün üstüne söz demokrasilerde yoktur. Egemenlik millete aittir. Bu hassasiyetlerle milletimizin kalbine, geleceğine yürümeye devam edeceğiz. 20 Nisan'dan sonra tam kadromuzla, sahaya çıkacağız. Ekim’e kadar bu 6 aylık süreci kurucularımız, divanımız, MYK'mız, gençlik kollarımız ve kadın kollarımızla sahada geçireceğiz.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —