10828,93%0,85
41,16% 0,01
48,08% 0,11
4693,04% -0,37
7522,83% -0,45
Demir-çelik üreticileri Çin, Rusya, Hindistan ve Uzak Doğu ülkelerinden ithal edilen dampingli ürünlerin haksız rekabet yarattığını vurguluyor. Sektör temsilcilerine göre Uzak Doğu’da devlet korumasıyla üretilen ve standartlara uymayan yabancı kaynaklı demir-çelik, iç pazarı domine ediyor. Paslanmaz çelik ve demir-çelik sektörü haksız rekabet nedeniyle üretim kapasitesinin önemli bir bölümünü kullanamadığı gibi yerli üretici bugün maliyetinin altında satışla ayakta kalmaya çalışıyor. Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan, “ABD ve AB’nin korumacılık duvarını aşamayan Asya ülkelerinin ihracatında yaşanan artışlar, Türkiye’nin 60 milyon ton seviyesindeki üretim kapasitesinin büyük oranda atıl kalmasına yol açtı” ifadeleriyle demir-çelik sektöründeki üretimin durma noktasına yaklaştığını vurguladı. Paslanmaz çelik sektörünün önemli temsilcilerinden Kibar Holding’in İcra Kurulu Başkanı Haluk Kayabaşı, “Dampingli paslanmaz çeliğin en yoğun geldiği ülkeler Çin ve Endonezya. Bu ürünler, kirli üretim, enerji ve finansman sübvansiyonları nedeniyle dönemsel ve yapay olarak ucuzlaştırılarak, maliyetinin altında dahi pazara sunulabiliyorlar. Kısa vadede ucuzmuş gibi görünen yurt dışı menşeili dampingli ürünler, orta vadede Türk sanayisine büyük zarar verecek, uzun vadede ise her türlü stratejik üretimde dışarıya mahkûm edecek” dedi. Çolakoğlu Metalurji A.Ş. Genel Müdürü Uğur Dalbeler ise “Çelik üretiminiz olmazsa dünyanın en pahalı çeliğini kullanmak zorunda kalırsınız; bu da hiçbir sanayinin güçlenmesine izin vermez” sözleriyle üreticinin korunması gerektiğini ifade etti. Demir-çelik sektörü zor günlerden geçiyor. ABD ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin iç üretimi koruyucu önlemleri ihracatı zorlaştırırken; Çin, Hindistan, Rusya gibi Asya ülkelerinin dampingli ürünlerle Türkiye iç pazarında etkin hale gelmesi sektörün üretim kapasitesinin önemli ölçüde atıl kalmasına neden oldu. Demir-çelik üreticileri haksız rekabete dur demek, Türk ağır sanayisinin korunmasını sağlamak amacıyla tüm dünyada uygulanan anti-damping vergilerinin Türkiye’ye de getirilmesi gerektiğini belirtti. Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan, demir-çelik sanayinde atıl kalan üretim kapasitesine dikkat çekerken, paslanmaz çelik sektörünün önemli üreticilerinden Posco Assan yöneticisi ve Kibar Holding İcra Kurulu Başkanı Haluk Kayabaşı, dampingli ürünlerin devlet desteğiyle, çevre ve kalite standartlarına uyulmadan üretildiğini, bu nedenle yapay olarak ucuzlaştırıldığını belirtti. Çolakoğlu Metalurji A.Ş. Genel Müdürü Uğur Dalbeler ise demir-çelik sektörünün önemini vurgulayarak, “Çelik üretiminiz olmazsa dünyanın en pahalı çeliğini kullanmak zorunda kalırsınız” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin 60 milyon ton seviyesindeki üretim kapasitesi büyük oranda atıl kaldı” Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan, demir-çelik sektöründeki kapasite kullanımının tehlikeli şekilde atıl kaldığını belirterek, “Dünyada korumacılık eğiliminin hız kazanarak artması, ülkemizi de haksız rekabet koşullarına açık hale getirmiştir. Bu nedenle, ülkemizin korumacılık önlemlerine karşı mütekabiliyet esasları çerçevesinde önlemler almasına ihtiyaç duyulmaktadır. Daha şimdiden, ABD, AB ve beraberinde birçok ülkenin korumacılık duvarını aşamayan, Çin, Rusya, Hindistan ve bazı Uzak Doğu ülkelerinin, ülkemize yönelik ihracatlarında yaşanan yüksek oranlı artışlar, yurt içi üretimin zarar görmesine, Türkiye’nin 60 milyon ton seviyesindeki kapasitesinin, büyük oranda atıl kalmasına yol açmış bulunmaktadır” ifadelerini kullandı. “Asya ülkeleri ihtiyaç fazlasını düşük fiyatlarla uluslararası piyasalara yönlendiriyor” Asya ülkelerindeki demir-çelik sanayinin devlet destekli olduğuna dikkat çeken Veysel Yayan, “Çin ve Uzak Doğu kaynaklı çelik ürünlerinin, Türkiye iç pazarına yönelmesi son yıllarda hızla artmış ve sektörde ciddi baskı yaratmıştır. Bu ülkelerden gelen ürünler, çok yönlü ve yoğun devlet destekleri sayesinde, yerli üreticilerin maliyetlerinin oldukça altında fiyatlarla piyasaya girmektedir. Türkiye’de üreticiler yüksek girdi ve finansman maliyetleri altında faaliyet göstermeye çalışmakta, talep daralması halinde üretimlerini kısmaktadır. Buna karşılık, tüketimdeki dalgalanmalara rağmen dünyanın en büyük çelik üreticisi Çin ve diğer Uzak doğu, Güney Asya ülkeleri, üretimlerini kısmak yerine, ihtiyaç fazlası ürünlerini uluslararası piyasalara düşük fiyatlarla yönlendirerek, iç talepteki daralmadan kaynaklanan sorunlarını, başka ülkelerin çelik üreticilerinin sırtlarından çözmeye çalışmaktadır. Bu yaklaşım, yalnızca küresel fiyat dengesini bozmakla kalmamakta, aynı zamanda haksız rekabeti derinleştirerek, dünya çelik sektöründe tahrip edici sonuçlara yol açmaktadır. 2020 yılından bu yana Çin’den yapılan ithalat, 10 mislinin üzerinde yükselmiştir. İthalattaki hızlı artış, yerli çelik sanayiinin kapasite kullanım oranının düşük seviyelerde kalmasına neden olmaktadır. Kapasite kullanımındaki bu sınırlılık, yeni yatırımların ertelenmesine ya da iptal edilmesine yol açarak, sektörün sürdürülebilir büyüme potansiyelini olumsuz etkilemektedir” diye konuştu. “Türk çeliği kalitelidir, küresel ölçekte tercih edilir” Çin ve Uzakdoğu’dan ithal edilen çelik ürünlerinin kalite sorunlarına da değinen Yayan, “Çin ve Uzakdoğu’dan ithal edilen çelik ürünleri, kalite sürekliliği ve standartlar açısından zaman zaman sorunlara yol açmaktadır. Parti bazında farklılıklar ve sertifikasyonun güvenilirliği, ithal ürünlere yönelik en sık ifade edilen sorunlar arasında yer almaktadır. Türk çelik sektörü ise kalite konusunda kendisini kanıtlamıştır. Bugün 180 civarında ülkeye ihracat yapmaktadır. Üretim süreçlerinde uluslararası standartlar (EN, ASTM, TSE vb.) titizlikle uygulanmakta, kalite kontrol ve izlenebilirlik mekanizmaları sayesinde, ürün güvenilirliği yüksek seviyede sağlanmaktadır. Bu da Türk çeliğini yalnızca iç pazarda değil, küresel ölçekte de tercih edilir kılmaktadır” dedi.