10903,91%1,63
42,34% 0,05
48,85% -0,42
5546,17% 0,15
9301,82% 0,93
Devlet geleneğimizin temel felsefesi olan “ İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışına rağmen ne yazık ki insanımızı yaşatma da yeteri kadar başarılı değiliz.
Yollar, barajlar, tesisler, binalar yapmada bir hayli maharetli olsak da bu yerlerden faydalanacak insanımızı koruma da ne yazık ki sınıfta kalmaktayız. Modern ülkelerin yıllar önce yasallaştırdığı iş sağlığı ve güvenliği konusunda dahi yeni uygulamalara geçmemiz bakış açımızın net göstergesidir.
Yapanın yanına kar kaldığı, hatırlı insanların kayrıldığı, “adamını bul, işini hallet” gibi üçüncü dünya ülkelerinde görülen uygulamalarla insan hayatı göz ardı ediliyor. Gelişmiş ülkelerde örneklerine az rastlanan olayların bizde faciaya dönüşmesi elbette ki sorgulanması gereken bir durumdur. Sistemini iyi kurmuş, hukuksal sorunlarını gidermiş ve insan hayatına öncelik tanıyan ülkelerde rastlanmayan olayların bizde olması tesadüfi değildir.
Facia yaşandıktan sonra tedbir almaya yönelik gayretler Nasrettin Hoca’nın testi hikayesini hatırlatmaktadır. Kağıt üzerinde tüm prosedürler yerine getirilmiş olsa da pratikte bu yazılanların kural dışı bırakıldığı bilinen bir durumdur. Deprem yönetmeliğine uygun olmayan binaların çoğunluğunun resmi binalar olması, halâ daha dere yataklarında yapılaşmanın devam etmesi, gıda sektöründe her türlü hilenin yapılması, her gün artan kadın cinayetlerinin önüne geçilmemesi, bir otel yangınında 78 kişinin yanarak ölmesi, trafik kazalarındaki insan kaybı, maden kazalarında ki toplu ölümler, sahte kanser ilaçlarının piyasada satılması, hapishanelerin tıka basa dolması, onlarca sabıkası olan suç makinalarının aramızda serseri mayın gibi gezmeleri, hava kirliliği, sahte içkiden ölümler, merdiven altında ruhsatsız iş yapan imalathanelerde çıkan patlama ve yangınlardaki ölümler, çocuk suçluların sayısındaki artışlar insanı yaşatmadaki ihmaller zincirinin somut örnekleridir. Bangladeş, Afganistan, Hindistan gibi ülkelerde sıradan olan yaşanmışlıkların Cumhuriyet Türkiye’sinde olması düşündürücüdür. Bu sorumsuzluğun son örneğini Almanya’dan ülkesine tatile gelen dört kişilik Böcek ailesinin hazin sonlarıyla tekrar gördük. Gülerek, oynayarak ülkesine gelen bu ailenin zehirlenerek ölmeleri karşısında ilgili birimlerin sıradan açıklamaları bu acıyı sıradanlaştırma dan öteye geçmemektedir. Sıkça yaşadığımız bu olayları görünce, gelişmiş ülkelerde böyle bir durum olur mu ? sorusuyla yüzleşmekteyiz. Anadolu irfanının insana verdiği kıymeti, sosyal hayatımıza, işimize ve yönetim anlayışımıza aktarıp, modern dünyanın bizden önce farkına varmış olduğu konuları kavrayıp, bunları yasa ve denetimlerle önceliğimiz haline getire bildiğimizde bu acıları daha az yaşar ve insanca bir hayat süreriz. Toplum olarak ölümleriyle hepimizi gözyaşlarına boğan Böcek ailesine ve Kocaeli'nde, parfüm imalatı yapılan işletmede çıkan patlamada ölen yedi kardeşimize Allah'tan rahmet yakınlarına baş sağlığı dileklerimi sunuyorum. Erdal Güzel 19.11.2025