9672,75%0,48
35,17% -0,02
36,56% -0,26
2958,44% 0,15
4801,40% -0,26
Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan soL TV’de “Komünist Bakış” programında Gökhan Kazbek’in sorularını yanıtladı.
soL TV’de yayınlanan "Komünist Bakış" programında bu hafta Gökhan Kazbek ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, işçi sınıfını masaya yatırdı. Programda, geçmişte devrimler yapmış işçi sınıfının neden şu anda hareketsiz olduğu, işçilerin gücünün farkında olup olmadığı ve işçilerin bir sınıf olarak nasıl ayağa kalkacağı tartışıldı. Okuyan ilk olarak Kazbek'in "İşçi sınıfı neden devrimci?" sorusunu yanıtladı. İşçi sınıfının devrimciliğinin tarihsel olarak kanıtlandığını söyleyen Okuyan, "İnsanlığın birçok kazanımı işçi sınıfının mücadeleleriyle ortaya çıkmıştır" dedi. İşçi sınıfının kalabalık taraf olduğuna vurgu yapan ve dünya üzerinde yaklaşık 4 milyar olduğunu söyleyen Okuyan "İşçilerin yaşamsal ihtiyaçları değişse de zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yok, zenginlik sahibi değiller. Büyük bölümünün evi de yok. O yüzden de öfkeli. Yaşayabilmek için mücadele etmek zorunda. İşçi sınıfının bir diğer özelliği toplu olması. Birlikte sömürülüp, birlikte yaşayıp, birlikte mücadele ediyorlar" diye konuştu. 'Emekçiler sınıf çelişkilerini, emekçi olduğunu unutmaya başladı' İşçi sınıfının toplu halde, kolektif hareket etmesinde bir geriye düşüş olduğuna dikkat çeken Kemal Okuyan, bunun aynı zamanda bir karşı saldırının ürünü olduğunu ifade etti ve 12 Eylül cuntacılarından örnek verdi. O dönem alınan kararla üretim alanlarının dolayısıyla da işçi sınıfının kent dışına atıldığını belirtti. İşçi sınıfındaki geriye çekilişin geçici olduğunun altını çizen Okuyan, "Bu geriye düşüş sadece Türkiye’de değil her yer için geçerli" dedi. Okuyan şunları söyledi: "19. yüzyılın ilk çeyreğinde ortalama yaşam beklentisi düşük ama işçi sınıfı açısından daha da düşüktü. O dönem İngiltere'de yaşayan bir kömür madeni işçisi 18-20 yaşında ölüyordu. Bu kısa ömürlerinde hakları için sert mücadeleler verdiler. Ömür uzadı, emeklilik diye bir gündem oldu ve bu demografik değişim sınıf mücadelesini etkiledi. Türkiye'de kırlarda kentlere geçiş geç ama dünyaya göre benzersiz bir hızda yaşandı. Kentli sınıf henüz çok eski değil aslında. Bu işin bir de siyaseti ve ideolojisi var. 20. yüzyıl ile bir dönem emeğin lehine dönen bir tablo vardı, Ekim Devrimi'yle. İşçi sınıfının devrimciliğini köreltmek için inanılmaz bir mücadele verdi sermaye. Bu saldırılar karşısında elde avuçta kalan Sovyetler Birliği vardı ve o da yıkıldı. Sonra mücadeleler sürse de sermaye sınıfının çok yönlü saldırıları başladı. İşçi sınıfı adına mücadele edenler, komünistler de dahil buna yanıt veremediler. Emekçiler sınıf çelişkilerini, emekçi olduğunu unutmaya başladı." 'Her yıl 3 milyon işçi sömürülürken ölüyor' İşçi sınıfının sistematik bir kuşatma altında olduğunu söyleyen Okuyan, Suriye'den örnek verdi, yalnızca etnik ve mezhepsel kimlikler üzerinden tartışma yapıldığını işçi sınıfının gündem edilmediğini belirtti. Her yıl 3 milyon işçinin sömürülürken öldüğünü hatırlatan Okuyan, "Bu bütün savaşlardan daha ağır bir bilanço ve kimse konuşmuyor" dedi. Kemal Okuyan, "işçi sınıfı ve sömürü yok" algısı yaratıldığını, sınıf gerçeğinin üzerinin mikro kimliklerle örtüldüğünü dile getirdi. Bunun ancak tersine bir kuvvet uygulanarak değiştirilebileceğini kaydetti. 'İşçilerin arasında yeni bir düzen fikri kayboldu' Okuyan, Gökhan Kazbek'in "İşçi sınıfı gücünün farkında mı?" sorusuna yanıt verirken işçi sınıfının "bir şeyleri değiştirebilme inancının kaybolmaya başladığını" vurguladı. İşçi sınıfının sendikalar ve partiler aracılığıyla mücadele ettiğini söyleyen Okuyan şöyle konuştu: "Daha önce güçlü olduğu dönemlerde işçi sınıfının gündeminde hep başka bir düzen fikri vardı. Gündelik mücadeleler oldu ama işçilerin aklına sosyalizm fikri girmişti. Sosyal demokrasinin ihanetiyle bu fikir işçilerin arasında kayboldu. Komünist partiler de işçi sınıfını sosyal demokrasiden koruyamadı ve işçi sınıfı dağıldı. Birçok ülkede artık işçi sınıfı sağın peşinden gidiyor. Bugün bu fikre ihtiyaç var. 12 Eylül sonrasında ne yaptı Kenan Evran ve arkadaşları? Grev ve lokavtı yasakladı. 6 yıl grev yapılamadı. Türkiye’deki sendikaları budadılar. Devrimci sendikacıların önemli bir bölümü hapis yattı, fiziki ve yasal çeşitli müdahaleler geliştirdiler, sonra sendika bürokrasisinin üremesi için her şeyi yaptılar. Hâlâ işçi sınıfının tarihsel ve güncel çıkarları için mücadele eden sendikacılar az da olsa var. Yeniden baskın bir sınıf kültürünün ortaya çıkması için sendikalardan çok partilere ihtiyacı var." 'Asıl işçi sınıfı kimlikçiliği yapılmalı' Toplumda işçi olmanın küçümsendiğini söyleyen Okuyan, özellikle eğitimli iş gücünde bununla karşılaşıldığını ifade etti, toplumsal çürümeye dikkat çekti. "İşçi olmaktan utanılmaması için asıl işçi sınıfı kimlikçiliği yapılmalı" diyen TKP Genel Sekreteri, önünde sonunda dünyada toplumsal patlamalar yaşanacağını söyleyerek bu noktada sınıf kimliğinin önemli olacağına işaret etti. "Bunun koşulları var" diyen Okuyan, emekçi ailelerin çocuklarının açlıkla karşı karşıya olduğuna dair İngiltere'den örnek verdi. 3 milyon çocuğun İngiltere’de aç olduğuna dikkat çekti. "Patronların ırkı mezhebi yoktur. Vatanı hiç yoktur. Arada çıkarları çelişirse başkalarını savaştırırlar" diyen Okuyan, sermayedarlarla işçilerin hiçbir zaman aynı gemide olmadığını vurguladı. Sermayenin hareket etme olanağının işçi sınıfı ücretlerini düşürdüğünü söyledi. Asgari ücret tartışmalarına da değince Okuyan, "İşçi sınıfına verilecek her ücret düşüktür" dedi. Kemal Okuyan, Gökhan Kazbek'in "Umutlu olmalı mıyız?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "İdeolojik kuşatmayı tersine çevirebilirsek işçi sınıfı tarih sahnesine çıkar. Örgütlü siyaset yapmaya bir tür alerji gibi yaklaşılmasını, sürekli kimlikler denilmesini, daha örtülü başlıkların sürekli gündemde tutulmasını yenebilirsek tabii. Suriye'yi de Filistin'i de sınıfa bağlayacağım evet, çünkü gerçekten öyle. İşçi sınıfının her dönemde aydınlara ihtiyacı olur. Türkiye’deki bu toplamın yüzde 2'si 3'ü örgütlü. Ve bunlar işçi sınıfı örgütsüz diye yakınıyor. Bu da önemli bir sorun. 20. yüzyılın o dolu mücadele dönemlerinde aydınların büyük bölümü örgütlüydü. Sınıf milliyetçiliği gerekiyor ama tabii her ülkede bu mücadele ayrı dinamiklerle sürüyor. Ancak Türkiye için durum böyle." İşçi sınıfından hiçbir zaman umudunu kaybetmediğini de vurgulayan Okuyan," İnsanlığın bir geleceği varsa işçi sınıfının elindedir" dedi.