Atatürk Üniversitesi Rektörü atandı ve herşey oldu da bitti. Öyle mi?
Yok, o iş tam olarak öyle değil. Meseleyi bir de biz özetleyelim istedik.
Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden biri olan Atatürk Üniversitesi, iki aya yakın süren bir hengame ardından, adeta frikikten doksana atılan bir gol neticesinde yeni rektörüne kavuştu.
Golün sahibi elbet deki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan olurken, kalesinde gol gören ise kendi partisinin Erzurum ekibi oldu.
Bence bu atama bölgesel anlamda ciddi bir önem taşırken, siyasi anlamda da çok özel bir ders niteliği taşımaktaydı.
Meseleyi siyasi ders içeriği ile ele aldığımızda;
Süreç içerisinde birilerinin kurduğu kantarlar doğru tartamamış, bir ara mucitlerin peşine takınılmış, olmadı atama için kurbanlar hazırlanmış, son umut da Ardahan’a selam çakılmıştı.
Ehliyet, liyakat, emek, akademik kariyer kriterleri ise hak getire…
Her bir siyasetçi istediği ismi atatıp, Rektör yerine rektörlük koltuğuna oturmayı ve bu sayede milyarlık bütçe ve hayalindeki kadro gücü hedefi ile ayrı bir telden çalmıştı.
Bundan sebep, uzlaşmak yerine inatlaşmayı tercih eden AK Parti Erzurum siyasetçilerinden hiç biri, hayal ettiği neticeye ulaşamadı.
AK Parti Erzurum siyasetçileri arasında inatlaşma sürerken, derinden hareket eden ve geçmiş dönemlerde girdiği rektörlük yarışlarında çeşitli sebeplerden ötürü ertelenen bir isim, taşları doğru dizerek hedefine doğru yol alıyordu.
Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erzurum’daki tüm ekibin üzerine çizgiyi çekip doğru olduğunu düşündüğü ismi Atatürk Üniversitesi Rektörü olarak atadı.
Evet, Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, 10 yılı aşkın bir süredir istikrarlı bir şekilde verdiği emeğin karşılığını sonunda alarak Atatürk Üniversitesi yeni rektörü olarak atandı.
Günün sonunda toplum bu meseleden iki netice çıkardı.
1 – Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Erzurum’daki siyasi ekibine güvenmiyor. İki seçim ard arda yaşanan kayıpların farkında ve ona göre bir yol izliyor.
2 – Şimdiye kadar olduğu gibi, son atamada da bir araya gelemeyen siyasetçilerine yeni bir ders veriyor ve “Milleti dinlemeden, şehrin fikirlerini önemsemeden, ‘biz’ yerine ‘ben’ öznesini kullanarak her biriniz ayrı telden çalarsanız, doğru karar alamaz ve hiç biriniz muvaffak olamazsınız!” diyordu.
Her iki durumda ve doğal olarak Erzurumluların, mevcut tüm siyasetçileri sorgulamasının önünü ardına kadar açıyor,
Ve ‘Önceden Erzurum sahipsizdi, şimdi vekilleri de sahipsiz kaldı!” söylemi, meseleyi tam olarak özetlemiş oluyordu.
Şimdilerde birilerinin, “Onu aslında biz destekledik. Şöyle yaptık, böyle oldu.” diyerek poz kesmelerine bakmayın siz.
Gözlemlediğimiz kadarıyla mesele tam olarak yukarıdaki gibi cereyan etmiş ve Erzurum siyasetçileri yine sağlam bir gol yemiştir.
Son olarak şunu ekleyebilirim ki;
Bundan önce yaşanan kayıplardan ders çıkaramayan siyasilerin, bu olaydan bir ders çıkarmalarına ise asla ihtimal veremiyorum.
Ta ki, şehri ve milleti önceleyen, istişareye açık, 'Ben' yerine 'Biz' öznesini kullanabilecek aklıselim yeni bir siyasi ekip görevi devralana dek…