uğur akyol

Tarih: 07.07.2025 00:24

Küller Arasında Kalan Vicdan: Orman Yangınları Üzerine

Facebook Twitter Linked-in

Her yaz mevsimiyle birlikte ülkemizin dört bir yanından yükselen dumanlar artık bir doğa olayı değil, bir vicdan meselesine dönüştü. Orman yangınları sadece ağaçları değil, içinde yaşayan binlerce canlının yuvasını, ekosistemi, iklimi ve geleceğimizi de yakıyor. Ve ne acıdır ki her yıl aynı manzaralarla karşılaşıyoruz: Ekranlarda alevler, panik içindeki vatandaşlar, çaresizlikle su taşıyan helikopterler... Geçtiğimiz günlerde Antalya'nın Alanya ilçesi, Mersin'in Silifke ve Gülnar bölgeleri, ardından Çanakkale'nin Ezine ilçesi yine büyük yangınlara sahne oldu. Binlerce hektarlık alan alevlere teslim oldu, yerleşim yerleri boşaltıldı, canlılar telef oldu. Bu yangınların bazıları sabotaj, bazıları ihmalkârlık, bazıları ise sadece bir izmaritle başladı. Elbette ki bu bölgeler orman yoğunluğu bakımından yangın riski daha yüksek alanlar. Peki ya Erzurum? “Bizde orman yok ki, yangın da olmaz” demek büyük bir yanılgı olur. Evet, Erzurum Akdeniz gibi sık ormanlara sahip değil. Ama Şenkaya, Oltu, Olur, Uzundere, Narman ve Tortum gibi birçok ilçemiz kıymetli ormanlık alanlara sahiptir. Ayrıca yaylalarımız, çamlıklarımız, mesire alanlarımız; doğaseverlerin, piknikçilerin uğrak yerleridir. İşte bu alanlar da her yıl artan şekilde kontrolsüz ateş ve çöp ihmalleri ile tehdit altındadır. Kuru otlar arasında bırakılan cam şişe bile büyüyen bir yangına sebep olabilir. Piknik sonrası söndürülmemiş bir mangal közü, rüzgârla felakete dönüşebilir. Erzurum’un yüksek rakımı ve sert rüzgârı bu tür yangınların hızla yayılmasına zemin hazırlar. Ve daha da önemlisi: Erzurum soğuk olabilir, ama iklim değişikliği bizim kapımızda da durmuyor. Yaz aylarında artık 35 dereceyi gören ilçelerimiz var. Bu tablo gösteriyor ki biz de tehdit altındayız. Ne yapmalı? Başta yerel yönetimler olmak üzere, orman işletmeleri, sivil toplum kuruluşları ve halk, ortak bir bilinçle hareket etmeli. Ormanlık alanlarda kamera sistemleri, uyarı levhaları, sıkı denetimler yaygınlaştırılmalı. Eğitim kampanyalarıyla özellikle çocuklar ve gençler bilgilendirilmeli. Okullarda sadece yangın tatbikatı değil, doğa bilinci eğitimi verilmelidir. Ve biz vatandaşlar… Sadece yangın çıktığında değil, öncesinde koruyarak görevimizi yapmalıyız. Herkes kendi doğasına sahip çıkmadıkça bu mücadele hep yarım kalacaktır. Bugün yanan bir orman, yarın susuz kalacak bir şehir demektir. Bugün kül olan bir ağaç, yarın nefes almakta zorlanan bir çocuğun ciğeri demektir. Bugün kaçan bir geyik, bozulan bir ekosistemin ilk işaretidir. Bu yangınlar sadece ormanları değil, bizim insanlığımızı da yakıyor. Çünkü yanan bir ormanda sadece ağaçlar değil, insanlık da yanıyor. Erzurum’da yangın olmayacak diye bir garantimiz yok. Ama önlem almak için hâlâ zamanımız var. Unutmayalım: Ormanı korumak, kendimizi korumaktır. Doğaya ihanet eden, aslında kendi geleceğini yakar.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —