Müzik, insanoğlunun varlığı ile birlikte var olduğu düşünülen insan hayatının en vazgeçilmez unsurlarından biridir. Müzik sanatı bu süreçte sadece duygu ve hislerimize tercüman olmakla kalmayıp, hayatımızın hemen her alanına tesir edebilecek kadar etkili bir yapıya bürünmüştür. “Müzik” kavramı sadece bir eğlence aracı ya da keyifli bir boş zaman faaliyeti olarak tanımlanamaz. Müzik, günümüz dünyasında sadece bir kültür ve sanat öğesi olmanın yanı sıra önemli bir endüstri ürünü haline dönüşmüştür. Özellikle görsel unsurların bu alandaki önemini arttırması ve dijital müzik sektörünün gelişmesi müzik endüstrisinin yeniden şekillenmesine de sebep olmuştur. Müzik aynı zamanda dini ritüellerimizde ve duygusal yaşantımızda da oldukça önemli bir yere sahiptir. Araştırma durum tespiti yapmaya yönelik, betimsel bir yaklaşım sergilemektedir. Araştırma sürecinde öncelikle konuya yönelik literatür taranmış, ardında alan uzmanlarından görüşler alınmış daha sonra ise elde edilen bulgulardan yola çıkarak konuya yönelik çeşitli yorumlar yapılmıştır. Daha sonra ise, bulgu ve yorumlar ışığında çeşitli sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır. Araştırma; kullanılan yöntem ve tekniklerin doğru ve ulaşılan veri kaynaklarının yeterli olduğu varsayımlarından hareketle sürdürülmüştür. Araştırma sonuçlarından bazıları sıralanacak olursa; müzik kavramının hayatımızda oldukça önemli bir yere sahip olduğu, kültürel ve sanatsal manada oldukça önemli bir aktarım aracı olduğu, duygusal ve psikolojik yaşantımızda oldukça etkili olduğu, dini törenlerimizde geçmişten günümüze önemli rol oynadığı ve günümüzde oldukça önemli ve potansiyeli yüksek bir endüstriyel ürün haline dönüştüğü ilk aklımıza gelenlerden bazıları olacaktır.
1.PROBLEM DURUMU Kökeni ve geçmişi insanlığın var oluşuna kadar uzayan “müzik” kavramı her çağda insan hayatının en vazgeçilmez unsurlarından biri olagelmiştir. Müzik sanatı bu süreçte sadece duygu ve hislerimize tercüman olmakla kalmayıp, hayatımızın hemen her alanına tesir edebilecek kadar etkili bir yapıya bürünmüştür. Bu araştırmada hedeflenen, müzik kavramının manası ve hayatımızın neresinde olduğuna dair çeşitli tespitler yapmaktır. Bu nedenle araştırmanın problem cümlesi: “Müzik nedir ve hayatımızın neresindedir?” olarak belirlenmiştir. 2.YÖNTEM Araştırma durum tespiti yapmaya yönelik olup, betimsel bir yaklaşım sergilemektedir. Araştırma sürecinde öncelikle konuya yönelik literatür taranmış, ardında alan uzmanlarından görüşler alınmış, daha sonra ise elde edilen bulgulardan yola çıkılarak konuya yönelik çeşitli yorumlar yapılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgu ve yorumlar ışığında çeşitli sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırma; müzik kavramının önemli, araştırmada kullanılan yöntem ve tekniklerin doğru ve ulaşılan veri kaynaklarının yeterli olduğu varsayımlarından hareketle sürdürülmüştür. 3. BULGULAR VE YORUM 3.1.Müzik Kavramı “Müzik” kavramı, insanoğlunun varlığı ile birlikte var olduğu düşünülen, kadim bir olgudur. Kökenine dair birçok farklı düşünce mevcuttur. İsterseniz onu çeşitli alfabelerdeki harfleri ya da sembolleri kullanarak okunup yazılabilir bir hale getirebilirsiniz. Ama onu duymak/işitmek hepimiz için bambaşkadır, çünkü müzikte duyum başlayınca konuşma ve yazı dili anlamını yitirir ve böylece müziğin ortak dili kendini gösterir. Müzik sanatı, ülke, dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin ortak bir duyum lisanına sahiptir. Konuştuğu dile dair bir kelime bilmeseniz bile, yabancı uyruklu bir müzisyenin performansından büyük keyif alabilirsiniz. Ya da siz, bir müzisyen olarak dünyanın her yerinde aynı dili konuşmadığınız insanların alkışlarıyla takdir edilebilirsiniz. Müziği toplumlar/uluslar üstü yapan en önemli detayda burada gizlidir. Müzik kavramına ilişkin tarihe yön veren hemen her alanda birçok kişi (filozof, bilim insanı, sanatçı, hükümdar vs.) tarafından çeşitli tanımlamalar da yapılmıştır. Müzik kavramına ilişkin bazı tanımlamalara bakılacak olursa: Eflatun’a göre müzik, “tanrının dili” olarak tanımlanıyor iken, Weber’e göre ise “insan ruhunun dilidir” (Uçan,1994:11) Her iki tanımlama da ortak olan husus ise, müzik sanatının her iki tanımlamada da bir dil olarak tasvir edilmesidir. Bu tanımlamalardan yola çıkarak müzik sanatının kendine has bir iletişim dili (aracı) olarak görüldüğü söylenebilir. Bir başka tanımlama ise Dede Efendi tarafından yapılmıştır. Dede efendi müzik kavramını “insanlığın ahlakını arındıran kutsal bir bilim” olarak tanımlamıştır. Yine çok önemli bir müzisyen olan Beethoven ise, müzik kavramını “tanrısal bir sanat” olarak ifade etmiştir (Uçan, 1994:11). Bu her iki ifadeden de anlaşılacağı gibi bu kavram, bahsi geçen müzisyenler tarafından ilahi bir sanat olarak tanımlanmaktadır. Tanımlarda müzik kavramına dinsel bir mana yüklenmekte olup müzik sanatının insanlığa sunulan kutsal/manevi bir armağan olduğu ifade edilmektedir. Müzik kavramını gök ve toprak arasındaki bir uyuma benzeten Konfüçyüs ise, olayın metafiziksel bir boyutundan bahsetmektedir. Kant ise “hoş duyguları seslerle anlatma sanatı” diyerek kavramın mana ve içerik yönüne işaret etmektedir. Bu kavramsal tanımlamaları ziyadesi ile çoğaltmak mümkündür. Müzik, duygu ve düşüncelerimizi belirlenmiş ya da belirlenmemiş kurallar dâhilinde ifade edebileceğimiz bir sanat dalı olmanın yanı sıra, günümüzde endüstriyel bir güç olarak oldukça önemlidir. Bu güç gelecekte etkisini arttırarak sürdürecektir. Zira gelecek, görüntü ve sesin birleşimi ile şekillenecektir. Konuya müziği oluşturan öğeler (ses, ritim vs.) bakımından yaklaşan tanımlar olduğu gibi, kavramı bir bilim olarak ele alan tanımlar da vardır. Bu tanımların her birinde, tanımı yapan bireylerin kendi bakış açılarından konu ele alınmış ve buradan yola çıkarak bu tanımlar yapmıştır. Bu nedenle birçok filozof, sanatçı ve bilim insanı müzik kavramını kendi penceresinden bir bakış açısı ile yorumlamıştır. Müzik kavramı, bu ve bunların benzeri daha birçok tanımı bünyesinde barındıracak kadar kapsamlı ve karmaşık bir içeriğe sahiptir.
Müzik kavramını genel bir bakış açısıyla ifade etmek gerekirse; ses, ritim, melodi ve armoni bileşenlerinin bir araya gelmesi ile oluşmaktadır. Yorumlama kalitesini yükseltmek isterseniz bunlara nüans özelliklerinin eklenmesi de gerekir. Özellikle nüans kullanımı, bir yemeğin tuzu, biberi ve baharatı misali müzik eserlerinin etkileyici gücüne güç katabilecek düzeyde önemli olabilir. Müzik eserlerine nüans eklenerek verilmek istenen duygu ve anlam daha da etkili hale getirilebilir. Öncelikle bir ses kaynağı olmadan müzik anlam taşımaz, bu nedenle ses en temel unsurdur. Daha sonra ritim gelir ve kısaca seslerin süre değerlerini belirleme özelliğidir. Melodi ise ardışık seslere anlam katan sihirli bir formül gibidir. Her müzik eserinin formülü bir anlamda melodisinde gizlidir. Armoni ise daha çok sanatsal içerikle tasarlanmış müzik ürünlerinde kullanılan bir yapıdır ve melodinin daha zengin ve kapsamlı bir şekilde duyulmasına odaklanmaktadır. Nüans ise anlamı ve duygu yoğunluğunu artıran gizli püf noktasıdır. “Müzik” kavramı işte bu unsurların bir araya gelmesinden oluşan büyüleyici bir sanatın kelimelere yansıyan halidir. 3.3. Müzik Eserlerinde Söz Öğesinin Kullanımı Müzik eserlerinde söz öğesinin kullanımı toplumsal tercihlere ve müzik türlerine göre farklılık gösterse de özellikle Türk müziğinde belki de en az müziğin kendisi kadar önemlidir. Türk müzik kültüründe söz öğesi duyguların aktarımında müzik ile birleşerek daha anlamlı bir ifade yeteneğine kavuşabilmektedir. Bu duruma daha çok geleneksel müziklerde rastlanmaktadır. Müziksel unsurlar ile insan ruhu etkilenirken, söz öğesi ile de bu etki adeta perçinlenmektedir. Hatta bazı müzik türlerinde söz öğesinin müzik öğesinin dahi önüne geçtiğini söylemek mümkündür. Hip hop kültürünün bir parçası olan rap müzik buna güzel bir örnektir. Bunun tersi durumlara ise daha çok klasik batı müziği benzeri sanatsal müzik türlerinde rastlanmaktadır. Özellikle klasik batı müziğinde insan sesi için hazırlanmış müzik eserleri haricinde söz öğesine çok fazla yer verilmez ve çalgı müziği ile beraber melodik ve armonik yapı daha ön plandadır. Genel itibarı ile değerlendirilecek olursa söz öğesi, müzik öğesinin vazgeçilmez bir tamamlayıcısıdır. 3.4.Müzik Hayatımızın Neresindedir? Müzik, hayatımızın önemli bir parçasıdır. Bunu söyleyebilmek için birçok nedenimiz mevcuttur. Bilinçsiz bir yaklaşım içerisinde olanlar müzik kavramını sadece eğlenceye dair bir kelime olarak anlamakta ve konuya yönelik değerlendirmelerini yine bu bakış açısı ile yapmaktadır. Fakat bu son derece dar bir bakış açısıdır ve konuya yönelik önemli bir gerçeği görmemizi engellemektedir. “Müzik” kavramı sadece bir eğlence aracı ya da keyifli bir boş zaman faaliyeti olarak tanımlanamaz. Bu yaklaşım, hayatımızın sosyal, kültürel, psikolojik, ekonomik, iletişimsel, dinsel ve daha birçok noktasında vazgeçilmezlerinden biri olan müzik sanatına yapılan büyük bir haksızlıktır. Tarafsız bir yaklaşımla incelenecek olursa, müzik sanatının hayatın ta kendisi olduğu açıkça görülecektir. Müzik kavramı ile anne karnında tanıştığımız bilinmektedir. Dünyaya geldikten sonra ise onunla her yerde birlikte yaşamaya başlarız. Hatta kalbimiz, adımlarımız ve soluk alış verişimiz gibi vücudumuzdaki çeşitli organlarımız dahi ritmik bir yapı ile çalışmaktadır. Müziğin insan yaşamında oldukça işlevsel bir yeri vardır. Öncelikle duygularımız ve müzik kavramı arasında oldukça yakın bir ilişki vardır. Müzik sanatı, hüzün, aşk ve mutluluk gibi daha birçok duyguya tercüman olur ve bizi etkiler. Alpagut’a göre müzik, bazı durumlarda insanı zaman ve mekân kavramlarından uzaklaştırabilen bir tedavi haline dahi dönüşebilir (Alpagut,1998:84). Toplum ve müzik bir bütünün ayrılmaz parçaları gibidir. Bu manada müzik, insanın içerisinde bulunduğu toplumdan etkilendiği gibi onu da etkileyebilir (İmik,2014:29). 3.4.1. Müzik Kavramının Duygusal ve Psikolojik Yaşantımızdaki Önemi İnsanoğlu duygu ve düşünceleri ile hayata tutunan bir varlıktır. Eğer duygularımız olmasaydı müzik sanatında bu derece ileri gidebilir miydik? Bilemiyorum. Çünkü müzik sanatını besleyen en temel unsur duygu ve düşüncelerimizdir. Mesela “Aşk” olmasaydı bu kadar çok müzik ürününü oluşturmak için çabalar mıydık? Ya da özlem, hasret, gurbet, ayrılık olmasaydı o duygulu türküler yakılabilir miydi? İşte bunlar, müziğin hayatımızda ve özellikle duygusal ve psikolojik ruh sağlığımızda ne denli önemli olduğunu anlamamıza birer küçük örnek teşkil etmektedir.
"felsefeyi"duyanlar felsefedeki "müziği"de duyabilirler. Elbette, burada, "müzik" ve "felsefe" kavramları belli bir anlamda kullanılıyor.
Müzikte felsefe, müzik diliyle düşünebilme ile ortaya konabilir ya da duyulabilir. Müzik ile düşünülebilir.
Bu düşünme "müziksel" diyebileceğimiz düşünmedir. Alışılagelen akademik felsefe bakışıyla müzik dili, felsefe dili değildir. Çözümlemelerin, kavram betimlemelerinin, sorgulamaların, tartışmaların, konuştuğumuz, yazdığımız dille yapıldığı bir alan felsefe. Kendine özgü kavramları, sözcük dağarcığı var. Müzikte felsefe, müzikteki felsefe, bizi felsefeye hazırlayan felsefece düşünme sırasında, yanımızda olan "müzik"tir, bir yorumla felsefede yanımızda olandır, yolculuk arkadaşımızdır. Bestecinin kompozitörün müzik diliyle anlattığı yaşamdır, doğadır, insandır, kültürdür. Bu müziği duyabilen kulaklara düşünceler aktarılabilir.
Müzik, insan olmanın bir parçasıdır. Biz insanlar dilsel bir tür olduğumuz kadar müziksel bir türüz. İşitsel sistemimiz ve sinirsistemimiz müziğe karşı olağanüstü hassastır. Az sayıda insan hariç, her birimiz müziği algılar; tınıyı, ses perdesi aralıklarını, ezgilerive ritmi ayırt ederiz. Müziğin, hiçbir sözcüğün sağlayamayacağı ölçüde güçlü bir teselli, keder, sevinç verici, kurtarıcı ve tedavi edici gücü vardır. En içselvarlığımıza dokunur ve bu yolla yeni bir yaşam yaratır.