Tayyar Özbey


TÜRKİYE'DE DEVLET, SİYASET VE DEMOKRASİ ÇELİŞKİSİ

(Demokrasiye mesafeli duranlar, demokrasiyi öteleyenler er ya da geç otoriterliğin baskısına boyun eğmek zorunda kalırlar.)


(Demokrasiye mesafeli duranlar, demokrasiyi öteleyenler er ya da geç otoriterliğin baskısına boyun eğmek zorunda kalırlar.) Türkiye'nin kuruluş paradigmasından başlayıp, bugünkü siyasetinin temel çelişkilerinden biri, demokrasi ve özgürlük kavramlarının “kutsal devlet” anlayışı karşısında sürekli geri planda tutulması bir tercih olmuştur.

Kemalist, milliyetçi ve muhafazakâr çizgiler arasında farklı ideolojik nüanslar bulunsa da bu üç kesim, devleti kutsal ve dokunulmaz bir varlık olarak gören anlayışta büyük ölçüde uzlaşmaktadır. Bu ortak devletçi refleks, Türkiye’de yapısal dönüşümlerin önündeki en önemli engellerden biridir.

Diğer bir husus Türkiye siyasetinden kaynaklı yapısal sorunlar ve siyasete müdahaleci anlayışlar olgun ve kapsayıcı bir demokrasi kültürünün yerleşmesini engellemiştir. Siyaset dar ve ideolojik kalıplar içinde sıkışıp, kalmıştır. Kutsal Devlet Anlayışının Çıkmazı; Çözümlemenin merkezinde yer alan gerçeklik, ne yazık ki “kutsal devlet” anlayışıdır. 

Bu anlayış, toplumun hemen her katmanını esir almış durumda. Kimilerini korkularıyla, kimilerini ise baskı aracılığıyla kontrol altında tutarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. Oysa reel dünya artık bu anlayışı taşımıyor; çağ değişiyor, dengeler değişiyor, Türkiye hâlâ aynı yerde sayıyoruz.

 "Kutsal devlet" ve "korku paranoyasını" aşamıyor. 

Türkiye toplumu uzun bir süredir bir korku düşüncesi üzerinden şekillendirilmeye çalışılıyor. “Bölünme” senaryosu bu korkunun merkezine yerleştirilmiş durumda. Zaman zaman içerde yaşanan çatışmalar da aslında bu korku siyasetinin bir sonucudur. Devlet, hâlen daha Musolini ve Hitleri’in İkinci Dünya Savaşı döneminde yarattığı faşizan dalgalardan kendini tam anlamıyla kurtarabilmiş değil. Devlet, toplumu baskı altında tutarak mevcut politik çizgisini sürdürebileceğini düşünüyor. Ancak bu, devlet açısından büyük bir yanılgıdır.

Özgür bir toplum yaratılmadığı sürece, devlet tüm kurum ve katmanlarıyla geriye düşer, reel dünyadan kopar. Bu kopuş, tam da kaçınılmak istenen senaryoların önünü açar. Asıl büyük bölünmeler, değişim yaşanırken yerinde sayan sistemlerde ortaya çıkar. Eğer devlet Kürt fobisinden kurtulmaz, hak ve özgürlükler konusunda cesur adımlar atmazsa, korkuya dayalı bu zor politikasıyla kimseyi yanında tutamaz. 

Dünya, artık Türkler ve Kürtlerden ibaret değil; akıp giden bir küresel düzen var. Bu düzenin güçlü aktörleri sahnede yerini alırken, Türkiye’nin hâlâ kendi iç korkularıyla meşgul olması, onu sadece dışa bağımlı ve etkisiz bir konuma sürükler. Dolayısıyla, siyasetten bu dar kalıbı ve demokratik devlet algısı ile hak ve özgürlüklerin toplumsal düzeyde içselleştirilmesi arasındaki sıkışmışlık, Türkiye siyasetinde sürekli bir gerilim alanı yaratmaktadır. 

Toplumu “Kutsal devlet” anlayışı ve "bölünme korkusu" üzerinden bariyerlerle örme gayreti, bireysel özgürlüklerle dengeleme çabası, özellikle Kemalist ve muhafazakâr geleneklerde sık sık bocalamalara yol açmaktadır. Bu durum çelişkileri derinleştirdiği gibi demokratik değerlerin gelişip olgunlaşmasını engelleyen temel dinamiklerden biri olarak karşımıza çıkar.

Bu anlayış sadece siyasal yapıyı değil, sivil toplumu da etkisiz ve güçsüz kılmaktadır. Özellikle Kürt siyasetinden devlete yönelen her eleştiride, ya da özgürlük taleplerini dile getirdiklerinde farklı ideolojik kamplarda yer alsalar da AKP, CHP, MHP ve diğer milliyetçi partiler benzer refleksler gösterebilmektedir. Aralarındaki tarihsel ve politik çatışmalara rağmen, “devletin bekası” olgusunu kullanarak bu partiler genellikle ortak bir çizgide buluşurlar. 

Örneğin, dış operasyonlara ilişkin tezkerelerde görülen kolay uzlaşı bunun tipik bir örneğidir. Bu noktada öncelik, güçlü devlet ilkesine verildiğinde, özgürlük talepleri ister istemez ikinci plana itilmektedir. Güvenlik kaygıları özgürlüklerin önüne geçtiğinde, demokrasi yalnızca biçimsel bir zeminde varlığını sürdürür. Bu tercih aynı zamanda mevcut statükoyu koruma uzlaşısıdır. Eğer gerçekten demokratik bir devlet kaygısı taşıyan bir siyasal kültür olsaydı, muhalefet daha güçlü olur, sivil toplum örgütleri tabana yayılır ve toplumsal destek bulurdu. 

CHP’nin muhalefet üretmede yetersiz kalmasının temelinde de bu devletçi refleksin yattığı söylenebilir. Öte yandan, Kürt siyasetinin genel özgürlükler konusundaki tutumu, CHP, AKP ve diğer partilere kıyasla daha tutarlıdır. Ancak son dönemlerde CHP’ye yakın medya organları iç siyaset refleksiyle hareket etmekte, barış görüşmelerine dair tartışmaları ve adımları bu dar çerçevede değerlendirerek, partinin Kürt meselesi konusundaki samimiyetini yeniden sorgulatmaktadır. Bu bakış CHP ve Ona bağlı medya organlarının gerçeklikle ne kadar kopuk olduğunu gösteriyor. 

Bu durum, Türkiye’de siyasetin durumunu gözler önüne sermekle birlikte, hâlâ demokratik bir zeminde işlemediğini, demokrasinin “düşürülmüş” bir formda varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Bu da gösteriyor ki Türkiye'nin siyasi aktörleri demokrasi uzlaşısından ve demokratik değer ve ilkelerinin çok uzağındalar. Bu durum Türkiye toplumunun en büyük dezavantajlarından biridir. 

Sonuç olarak, Türkiye siyasetinde partiler üstü bir samimiyetsizlik sorunu bulunmaktadır. Kurucu paradigmayı savunan siyasal gelenekler, demokratik değerleri kurumsallaştırma kaygısı taşımadıkları için bugün kendi geciktirdikleri anti-demokratik uygulamaların mağduru hâline gelmektedir. Korkularından arınmayan toplumlar, tarihi yanılgılarından kurtulamaz ve gerçeklikleriyle yüzleşemezler. 

Demokrasiye mesafeli duranlar, demokrasiyi öteleyenler, er ya da geç otoriterliğin baskısına boyun eğmek zorunda kalırlar. Tayyar ÖZBEY/26/10/2025

Yazarı Diğer Yazıları

Efsaneler Başkan Sekmen'le buluştu

DENİZ KIZI KADIN YELKEN KUPASI’NIN 10. YILI BÜYÜK BİR COŞKUYLA KUTLANDI

ŞAHİKA ERCÜMEN DÜNYA REKORUNU KIRDI!

Milli Sporcu Şahika Ercümen den Yeni Dünya Rekoru Denemesi

Aras Spor Kulübü, yeni sezona İzmir İtfaiyesi ve İzmirli kız çocuklarıyla el ele başladı

Türkiye-Gürcistan maçının tribün gelirleri Gazze'ye bağışlanacak

Başkan Sekmen İnancımız tam ve desteğimiz sonsuz..

Galatasaray Divan Kurulu’nda Kadın Futbolu Vurgusu: “Görünmez Değil, Merkezde Olmalı”

“Spora Dönüş” Projesiyle Sağlıklı Geleceğe Yatırım

ŞAMPİYON ATLETLER İSTANBUL’A GERİ DÖNÜYOR

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.GALATASARAY A.Ş. 9 8 0 1 18 25
2.TRABZONSPOR A.Ş. 9 6 1 2 8 20
3.FENERBAHÇE A.Ş. 9 5 0 4 8 19
4.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 9 5 2 2 1 17
5.GÖZTEPE A.Ş. 9 4 1 4 8 16
6.BEŞİKTAŞ A.Ş. 9 5 3 1 4 16
7.SAMSUNSPOR A.Ş. 9 4 1 4 4 16
8.CORENDON ALANYASPOR 9 3 2 4 2 13
9.TÜMOSAN KONYASPOR 9 3 4 2 1 11
10.HESAP.COM ANTALYASPOR 9 3 5 1 -5 10
11.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 9 2 4 3 -3 9
12.KASIMPAŞA A.Ş. 9 2 4 3 -3 9
13.GENÇLERBİRLİĞİ 9 2 5 2 -4 8
14.İKAS EYÜPSPOR 9 2 5 2 -5 8
15.KOCAELİSPOR 9 2 5 2 -6 8
16.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 9 1 4 4 -2 7
17.ZECORNER KAYSERİSPOR 10 0 4 6 -14 6
18.MISIRLI.COM.TR FATİH KARAGÜMRÜK 10 1 8 1 -12 4