uğur akyol

Tarih: 15.11.2025 22:07

Eski Komşulukların Sıcağı, Modern Şehrin Soğuğu

Facebook Twitter Linked-in

Bir zamanlar sokakların dili vardı. Çocuk sesleriyle; kapı önlerinde edilen küçük sohbetlerle; akşamüstü pencerelerden yayılan yemek kokularıyla konuşurdu şehir. İnsanlar birbirinin yüzünü görmeden gününü tamamlamaz, komşu kapısı çalındığında “Bir şey mi oldu?” demeden içeri buyur ederdi. Komşuluk yalnızca yan yana oturulan evlerin değil, iç içe geçmiş hayatların adıdır o zamanlarda. Komşu anahtarı bir güven işaretiydi; komşu tenceresinden gelen bir tabak yemek ise paylaşmanın en sade hâli. İnsanlar birbirini görmeden duramaz, ihtiyaç olduğunda kapıya koşardı. Psikolojik destek, dayanışma ve aidiyet duygusu, mahallenin sokaklarında zaten kendiliğinden dolaşırdı. Bu ilişkiler sadece günlük hayatı kolaylaştırmaz, aynı zamanda toplumsal uyumu da örerdi. Bir mahalle, o uyumun en küçük ama en güçlü halkasıydı. Ancak modern kent yaşamı, gökdelenlerin gölgesinde bu halkayı inceltti. Apartmanlar büyüdükçe ilişkiler küçüldü; katlar yükseldikçe insanlar birbirinden uzaklaştı. Asansörde bile birbirine selam vermekten çekinen, aynı apartmanda yıllardır oturup birbirinin adını bilmeyen insanlar çoğaldı. Kalabalıkların içinde anonimleşmiş, komşuluğun sıcaklığı yerine bireyselliğin soğukluğu hâkim bir hayat tarzı ortaya çıktı. Bugünün komşuluk ilişkileri çoğu zaman bir “zorunlu yakınlık”tan ibaret. Ne bir kapı eşiği muhabbeti kaldı, ne de bir üst kattaki ışığın neden sabaha kadar yanıp yanmadığını merak eden bir komşu. İnsanlar aynı binada yaşıyor ama aynı hayatta yaşamıyor. Teknoloji, kapıyı çalmadan haberleşmeyi sağladı belki; ama yüz yüze samimiyetin yerini hiçbir bildirim alamadı. Elbette modern yaşamın koşulları değişti; iş temposu, zaman baskısı, şehir kalabalığı gibi faktörler ilişkilerin niteliğini etkiledi. Fakat bütün bunlar, komşuluk denen değerin yok sayılmasını meşru kılmıyor. Çünkü insan, en modern halde bile bir başkasının varlığına ihtiyaç duyan bir canlı. Bir selamın, bir tebessümün, bir kapıyı açıp “Bir şeye ihtiyacın var mı?” demenin değeri hâlâ aynı. Belki de yeniden hatırlamamız gereken şey şu: Komşuluk sadece fiziksel yakınlık değil, gönül yakınlığıdır. Modern şehirlerin içinde kaybolmayan, hatta iyileştirici bir güç taşıyan nadir sosyal bağlardan biridir. Şehir ne kadar büyürse büyüsün, yeniden bir kapı eşiğinde karşılaşmak, yeniden aynı sokağın insanı olduğumuzu hatırlamak hâlâ mümkün. Yeter ki kapılar kapalı kalmasın — hem evlerimizin, hem kalplerimizin.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —